Yüzeysel toplardamarların uzayıp kıvrımlı ve genişlemiş hale gelmesi ‘varis’ olarak nitelendiriliyor. Yerçekimi nedeniyle daha çok bacaklarda görülen bu hastalık, dünyada yaklaşık yüzde 25 oranında, bir başka deyişle her 4 kişiden birinde ortaya çıkıyor.
Sağlıklı bir istatistikî çalışma olmadığı için varisin ülkemizde hangi sıklıkta görüldüğüne dair net bir rakam olmasa da, 10 milyon kişinin bu hastalıktan değişik derecelerde muzdarip olduğu tahmin ediliyor. Varis genellikle sadece estetik bir problem olarak görülüyor. Ancak aslında tedavide geç kalındığı takdirde ciddi sağlık sorunlarına neden olabilen bir hastalık.
Kalp ve Damar Cerrahisi uzmanı Doç. Dr. Erdal Aslım, bu nedenle varisin mutlaka önlenmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Varis erken dönemde önlem alınmadığında zor iyileşen yaralara, daha da önemlisi nadir olsa da, damarlardaki kanın pıhtılaşmasına neden olabiliyor. Bunun sonucun da ölümcül tablo bile gelişebiliyor. Bu yüzden varisin oluşumun önlemek, eğer sorun başlamışsa erken dönemde tedavi ettirmek şart” diyor.
Varis neden oluşuyor?
Kalp ve Damar Cerrahı Doç. Dr. Erdal Aslım, bu hastalığın kirli kanı vücuttan toplayıp kalbe taşıyan toplardamarların görevlerini yeterince yapamamaları sonucu oluştuğunu belirtiyor. Ntvmsnbc'deki habere göre, bu damarların içinde kan akışının kalbe doğru tek yönlü akmasını sağlayan kapakçıklar yer alıyor. İşte çeşitli etkenler nedeniyle kapakçıklarda hasar, bunun sonucunda da kaçak oluşabiliyor. Kapakçıklarda ortaya çıkan sorun yüzünden toplardamarlar işlevlerini yeterince iyi yapamayınca kan bacaklardaki damarlarda birikiyor. Kanın birikmesi sonucunda damar içinde oluşan basınç artışı kronik hale dönüştüğünde de toplardamarlar elastikiyetlerini kaybederek genişliyor ve dışarıdan gözle görülür hale geliyor.
En etkili ilacı, bol hareket!
Varis oluşumun önlemek veya hastalık gelişmişse sorunun ilerlemesini engellemek için yapmanız gereken en önemli şey, bol bol hareket etmek olmalı. Doç. Dr. Erdal Aslım yürüyüş başta olmak üzere yüzme ve bisiklet gibi sürekliliği olan spor türlerini her gün düzenli olarak yapmanız gerektiğine dikkat çekiyor. Ayrıca varise karşı etkili olan egzersizler de büyük fayda sağlıyor. Ancak bacaklarla yapılan ağırlık egzersizlerinden ise kaçınmanız gerekiyor. Sabit pozisyonlarda ya da ayakta çalışıyorsanız, mümkün olduğunca hareket etmeye çalışın. Örneğin öğretmenseniz dersi gezerek anlatın, masa başında çalışıyorsanız her yarım saatte bir ayağa kalkıp dolaşın. Oturduğunuz yerden ayaklarınızı parmak uçlarınızın üzerine kaldırmayı da ihmal etmeyin.
Risk altında mısınız?
• Ailenizde varis hikâyesi varsa,
• Aşırı kilolu iseniz,
• Sabit pozisyonda çalıştığınız için sürekli yer çekimine maruz kalıyorsanız,
• Östrojen hormonu içeren ilaçlar kullanıyorsanız,
• Zorlu veya sık hamilelik dönemi geçirdiyseniz,
• Günlük hayatınızda sık sık 5cmden yüksek topuklu ayakkabılar kullanıyor iseniz,
• Risk grubundaki mesleklerde çalışıyorsanız ( öğretmen, bankacı, hostes, kuaför, satış personeli, tezgâhtar, sağlık personeli gibi)
• Damar içi kapakçıklarınız doğuştan kısmen ya da tamamen yoksa dikkatli olun, varis oluşumunda risk grubuna giriyorsunuz!
Nasıl belirti veriyor?
• Damarlarda gözle görülen belirginleşme, kıvrımlaşma,
• Bacaklarda ortaya çıkan şişlik,
• Günün ilerleyen saatlerinde artan ağrı, ağırlık dolgunluk hissi ve kramp,
• İlerlemiş dönemlerde ödem, ciltte renk değişimi ve yaralar.
Teşhis için doppler ultrasonografi
Kalp ve Damar Cerrahı Erdal Aslım, sadece gözle bakılarak yapılan muayenenin eksik kalabileceğini, bu nedenle doğru teşhis için mutlaka ‘doppler ultrasonografi’ tekniğine başvurmak gerektiğine dikkat çekerek şunları söylüyor: “Doppler ultrasonografi ile damarların çaplarında bir artış olup olmadığına ve mevcut kapakların fonksiyonlarında bir kaybın olup olamadığına, var ise bu fonksiyon kaybının hafif, orta veya ileri derecelerde olduğu belirlenebiliyor. Bunların yanında doğuştan damar içi kapaklarının bulunmaması, bazı damarların gelişmemiş olması gibi kan akımını önleyen bir durum olup olmadığı tespit edilebiliyor. Bunlara bağlı olarak da, toplardamar yetmezliğinin derecelendirilmesi yapılıyor. Doppler ultrason tetkikinde çıkan sonuca göre de tedavinin şekline karar veriliyor”
HANGİ DURUMDA, HANGİ TEDAVİ?
Her varis aynı olmuyor. Örneğin bazı hastalarda sorun sadece kılcal damarlar ise sınırlı kalırken, bazılarında ise damarlar parmak şeklinde büklüm büklüm dışarı çıkabiliyor. Dolayısıyla tedavinin şekli de varisin evresine göre belirleniyor. Erdal Aslım, varis tedavisinde uygulanan yöntemleri şöyle anlatıyor:
Damarın çapı 1 milimetrenin altında ise Radyofrekans ve lazer: Radyofrekans dalgaları ve lazer ışınları çapı 1 milimetrenin altında olan mavi ve kırmızı renkli kılcal damarlarda etkili oluyor. Problemin yaygınlığına göre değişmekle birlikte bu tedavilerde genellikle 3-4 seans yeterli geliyor.
Damarın çapı 1-3 milimetre ise skleroterapi: Sorunlu olan damara çok ince iğneler ile ilaç verilerek toplardamarın tıkanması esasına dayanıyor. Tedavinin süresi kişiden kişiye değişmekle birlikte, çoğunlukla her biri 30 dakika süren 3-4 seanstan oluşuyor. İşlemin ardandan kişi günlük hayatına devam edebiliyor. Son yıllarda ülkemizde popülerliği giderek artan ‘köpüklü’ skleroterapi yönteminde damara enjekte edilecek olan ilaçlar köpük oluşturacak bir işlemden geçirildikten sonra kullanılıyor. Yöntemin klasik yönteme olan üstünlüğü ise daha az ilaç ile daha fazla etkiye ulaşılabilmesi ve yan etkisinin çok daha az olması.
Damarın çapı 3-5 milimetrenin üzerinde ise cerrahi operasyon: Günümüzde cerrahi operasyon artık çok küçük 1-2 mm’lik deliklerden sonrasında kozmetik sorunlar yaratacak bir iz kalmayacak şekilde varisli damarların çıkarılması şeklinde uygulanıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder