Merhaba, bu mektubum sana belki hiç ulaşmayacak biliyorum ama olsun ben yine de yazmak istedim. Konuştukça açılıyorum ben, kanım hala deli biraz. Evet delikanlıyım, ruhum genç, her ne kadar yaş 27 olmak üzere olsa bile. 30’a 3 kalmış aman Allahım! Kendimi mi kandırıyorum acaba çünkü eve gelince işten bazen kendimi çuval gibi hissediyorum. Biliyorum çok acı dolu bir yaşam, üzüldün benim için hatta boynuma sarılıp beni teselli etmek istedin ama önce seninle hiç bitmemesini istediğim yolculuğumu anlatayım istersen, sonra bana sarılma planlarını yapabilirsin :) (Mektup Dışı) (Başka teselli etmek isteyen varsa bu yaralı yüreği haber versin sıra numarası vereyim 57 kişi sırada. 2-3 yıla sıra gelir sanırım, sabrın sonu selamettir) (taktik 1) :P
O gün, hemen uçsak da evimize gitsek havasındaydım. Çünkü uzun zamandır sevdiklerimden uzaktım ve duygu yüklü bir insan olduğum için bu da beni üzüntülere sürüklüyordu. Sessizce başım önde dikkatimi çekmeye çalışan Paris Hilton'un teyzesinin kızına benzeyen sarışın hostese bile! bakmadan bana ayrılan koltuğa oturdum. Yorgundum da aslında kemerimi bağlamaya bile üşeniyordum "amaann canım nasıl olsa çözeceğiz geri niye bağlıyoruz biz bu kafayla Avrupa Birliği’ne bile giremeyiz, elin gavuru hiç öyle mi hem eskiden kemer mi varmış" diye salak düşüncelere dalmıştım akşam ne yesem acaba diye düşünüyordum ki, o ara yolculuğuma renk katan, kan dolaşımımı hızlandıran, kaşar hostesi kıskandıran sen geldin. Nereye oturacaksın diye beklerken geldin yanıma oturdun.
O an heyecanlanmadım desem yalan olur. Ne yapacağımı şaşırdım, aklım başımdan gitmişti sanki ama çabuk toparladım ve yıllardır pek fazla kullanma fırsatı bulamadığım "telefon taktiği"mi sana uygulamaya karar verdim. Neden yaptım bunu, nereden aklıma geldi ama mantıklı bir cevap bulamıyorum kendime. Taktiği yaşadın ama nasıl bir şeydi, ne gibi şeytani planlar yaptım bunu bilmek senin de hakkın. Hem ben bunu bloga yazıyorum bu sayede gençler ilim ve irfan ile dolmuş olacak yaa. Bu durumda sen de bir kobay gibi oldun ama hayattt işte. :)
Elimi telefon gibi yapıp kulağıma götürmek suretiyle bir arkadaşımla sohbet eder gibi yaptım. Konuşmalar aynen şöyle oldu, hayal edebiliriz daha bilgilendirici olur. Düşünüyorum da şimdi, alkol alsam ancak bu kadar çapsız hareketlerde bulunabilirdim galiba. Doğuştan kanım "leyla" benim sanırım :(
"Necati merhaba, nasılsın işler nasıl gidiyor. Ben de ne olsun işte ya uçaktayım İstanbul’a gidiyorum. Hımm evet öyle vallahi Tayyip değil mi ne zaman adam olacak ben de bilmiyorum zor gibi ama bence, umutsuz vaka. Anasına babasına yazık sen o kadar yeme yedir, içme içir, gezme gezdir, top oynama oynat o gitsin sonra böyle olsun. Zor vallahi. Neyse canım bizene, sen onu bunu bırak da şimdi yanımda bir kız var görsen "abi sevdiysen git evlen, babası belki verir, ne kaybedersin" dersin öyle güzel, öyle hanım. Amanda aman yani. Kelimeler kifayetsiz kalıyor yahu, ne desem bilemiyorum dur dur bağırmadan konuş duyacak kız. "Merhaba nasılsınız memleket nere" desem çayına şekerini ben atsam olur mu sence? Hımm memleketi karıştırmayayım diyorsun evet şekersiz de içebilir çayını haklısın Necati ben bilmediğimden işte tecrübesizliğime ver, ileride çocuğum olursa ismini Necati Can koyacağım, hoşçakal Necati!"
Evet bu uzun konuşmayı yapıp etrafımdakilerin tüm dikkatini üzerime çektikten sonra döndüm sana hatırlarsın sen de bana bakıyordun zaten garip garip ve dedim sana bir "merhaba” ve sen bana dedin "Hi, but I can’t speak Turkish." O an var ya oradan yok olmak istedim, o kadar konuşma boşa gitmişti (aslında merhaba dediğimi anlamış Türk olduğumu da anlamış ama bundan fazlası çalışmaz benden mesajı hımm) ve şaşkaloz yolcuların boşu boşuna gülüşmelerine neden olmuştum :( Ruhum genç demiştim ya vazgeçtim çocuk bildiğin çocuk 0-5 yaş. O çocuğu bulursam keseceğim bir gün zaten!
Sen öyle deyince ben de hemen "ohh sorry baby yanlış numara, what's up" dedim ve kapadım ve Necati’yi tekrar aradım tek cümle söyledim. "Necati oğlum kız İzmirli dedin zenci çıktı" Neyse ki bu son aramayla yolcuların bazılarının kahkaha atmalarına sebep olup gönüllerini kazandım ve başarısızlıkla ve rezaletle sonuçlanan stand up’mı gönüllerin şampiyonu olarak tamamlayıp, boş ver üzülme genç bugün olmadı yarın olur moralini bozma telkinleriyle başımı öne eğiyordum ki yavaşça, arkadaşım Necati'nin "ukturk kalk kalk uçağa kaçıracağız oğlum ancak yetişiriz dana gibi yatıyorsun hala ne sorumsuz oldun sen yaa" demesiyle uyandım o güzel uykudan.
Uzun zaman sonra rüya görmenin mutluluğunun yanında rüyamda Heidi Klum'a benzeyen kızın ismini öğrenemeden uyanmanın verdiği mutsuzluk bir aradaydı. Uçağa binince yanıma kim oturacak diye beklerken boşuna beklediğimi farkedip Necati ile başbaşa kalacağım gerçeğini kabul etmek zorunda kaldım. O zaman anladım böyle şeyler ancak rüyada olur diye, nereden bizde öyle şans ah ah. Ama böyle bir olay olunca böyle gereksiz taktikler uygulamama gerektiğini de öğrenmiş oldum. Anlayacağınız bu uzun mektup, rüyamda uçakta yanıma oturan güzel kızaydı. Yoksa nerede güzel kız bulacağımda ona mektup yazacağım ben, ancak rüyalarda işte. O da 10 yılda bir :(
Uzun zaman rüya falan görme sonra böyle şeyler gör, ayıptır günahtır. :) Kim bilir ne zaman bir daha rüya görürüm, belki de rüya konusunda şansım açılmıştır. 2 gün önce Heidi Klum'un ikizi girdi yarın da Scarlett'in halasının kızı girer. Onunla da tren yolculuğu yapmak istiyorum. Teşekkürler :P
Ayrıca bu mektubu okuyan çekirgeler varsa onlara not, telefon taktiği işe yaramaz bir taktiktir ama bazen tutar büyük hasılat yaparsınız. Genelde hüsran ve rezil olma ile sonuçlanır ama sonunu düşünen kahraman olamaz o da var :P Ama hoş ve eğlenceli bir vakit geçirmek istiyor azıcık da dalganızı geçmek istiyorsanız... yine de uygulamayın gidin biraz hava alın, hızlı nefes alıp verin daha güzel :P
Not NOT: Artık geldim ipe sapa gelmez yazılarımla sizlerle olacağım. Kendimi Tayyip gibi hissettim bir an. Sevgili blogdaşlarım beraber yürüdük biz bu yollarda diyecetim az daha aman :P Ayrıca blogumuz BlogMania gittikçe efsaneleşiyor. Cesetizleri efsanesinden sonra şimdi de Bidost efsanesi buralarda yaşayacak. Bi dost kardeşimdir ona uzanan eller kırılsın, blog yazma özgürlüğü engellenemez. Yaşasın blogların özgürlüğü. Tanrı blogları korusun ve yüceltsin. Ya Allah ya bismillah. :) Solcu, islamcı, milliyetçi sloganlara sahip blog BlogMania gurula sundu efendim :P
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder