Merhaba geçen yıl mayıs ayında aha da (ne kabayım ya) şu ilanı vermiş beklentiye girmiştim. Bazı teklifler geldi, değerlendirdim, deneme çekimleri falan yaptım ama olmadı, kısmet bu işler biliyorsunuz. Baktım olmuyor kaderime küsmek yerine yeniden ilana çıkmak istedim. Açık artırma usulü ile yapacaktım ama kuzenimin "olur mu oğlum yaa kaliteyi düşürme hiç anlamıyorsun bu işlerden off" demesiyle farklı bir yöntem denemeye karar verdim. Bugün müstakbel hayırlı kısmetlerime daha önce hiç bahsetmediğim o harika o her kızın hayallerini süsleyen, her eve lazım diye niteledirilen erkek portresini çizmeye çalışacağım. Evet o ben oluyorum, kendimden bahsetmeyi çok sevmem hatta utanırım ama ne yapalım her şey hayırlı bir kısmet için, ne yapıyorsam mutlu bir yuva için. Allahım sen büyüksün bu kez gol olsun lütfen, direklere küstüm yeminle:((
- Öncelikle daha önce de dediğim gözüm dışarda değil. İş gelip giderken arabanın camını bile açmıyorum ki ışıklarda beklerken geçen kızlar yanağımdan makas almasınlar diye, öpen bile oluyor ne diyorsun:(( Kendimi dış tehlikelerden koruyorum yani elimden geldiğince. Niye o alsın ki makas, hayırlı kısmetlerim dururken. Makasla kalsa iyi, makas makası doğruyor :(
- Yılların verdiği tecrübeyle harika bir şekilde ütü yapabiliyorum. O gömleğin kolları, yakaları o kadar güzel, o kadar jilet gibi oluyor ki bazen elimi kestiğim bile oluyor o kadar net, o kadar keskin. Çerçevelet duvara as, sanki bir sanat eseri. Pantolonları söylememe gerek yok sanırım tahmin edebiliyorsun bölünmüş yol gibi değil, öhömm:P
- Yemek de yapabiliyorum. Öyle bir yumurta kırmak, bir makarna yapmak sanıyorsan yanılıyorsun. Bir sarma sararım böyle kalem gibi (Fatih kurşun kalem), parmak gibi (manken parmağı). Karıştırırsın hatta bazen ayy diye bir ses gelir o zaman anlarım ki sarma ile parmağı karıştırmışsın. Elimde değil Allah'ın verdiği bir yetenek işte ne yaparsın. Ayrıca ıspanaklı böreğim de fena değildir, evlenince beraber yeriz bir ucundan sen bir ucundan ben ısırırım, allahım ne kadar romantik:P
- Önemli günleri hiç unutmam. Ne zaman tanıştık, ne zaman ilk el ele tutuştuk, ilk ne zaman göz göze geldik öyle salak gibi(pardon bir birini seven iki aşık gibi olacaktı o!) kalakaldık, ilk buluşmamızda üzerinden ne vardı (kırmızı kazak), sana aldığım ilk hediyeni fiyatı ne kadardı (hiç unutmam ,, şeyy), nişan, pasta, düğün tarihleri falan fıstık işte, anladınız sanırım. Unutmam çünkü hepsini yazarım, ayrıca çok zekiyim o da var tabii, onu atlamamak gerek:P
- Evde kedi, dışarda aslan gibiyim. Yani, evin içinde uyumlu, hayat müşterek esasına kendini adamış biriyken, dışarda karşılacabilecek tehlikelere ve sayıları sürekli artan ite ve çakala karşı bir çita gibi hızlı ve çevik, bir kurt gibi güçlü, bir aslan kadar parçalayıcı olabilirim. Her şey senin için. Ne yapıyorsam senin için yani :( İte çakal yem etmm ulan sevdiklerimi!!
*
Bir ilanın daha sonuna geldik, şimdi bu ilanı okuyanlardan (talip olmak isteyenler hariç) ricam etrafında böyle benim gibi bir erkek arayanlar varsa onlara iletmeleri, paylaşmaları bu mesajımı, bu ilanımı. Çok mu şey istiyorum, sevaptır arkadaş, çocuğumu senin ismini koyarım bak. Handan mı ismin "Handan Su" koyarım mesela, veya Beyza mı "Beyza Nur" koyarım:P:p
Allah utandırmaz inşallah. Amin!
28 Şubat 2011 Pazartesi
0
Merhaba ben ukturk "bu bir ilandır" | vol:2
27 Şubat 2011 Pazar
0
Evet, bir Oscar törenini daha geride bıraktık.. Kırmızı Hali'nin hakim olduğu renk "kırmızı" oldu. Herkes farklı tasarımlar, farklı takılar, göz dolduran tasarımlar giymişti. Benim için gecenin en şık kadınları:
Bütün bu muhteşem kıyafetleri gördükten sonra sizleri "Gecenin en iyi giyineni sizce kimdi?" anketine katılmaya davet ediyorum. Hepinizin görüşlerini çok merak ediyorum, Haydi oylayın bakalım Buse's Fashion Blog izleyicileri 2011 Oscar töreninin en iyisi olarak kimi seçecek?
Fotoğraflar: justjared.com
2011 Oscar Töreni: Elbiseler, takılar, saç stilleri, hepsi burada!
Evet, bir Oscar törenini daha geride bıraktık.. Kırmızı Hali'nin hakim olduğu renk "kırmızı" oldu. Herkes farklı tasarımlar, farklı takılar, göz dolduran tasarımlar giymişti. Benim için gecenin en şık kadınları:
Halle Berry, Michelle Williams, Cate Blanchett, Mila Kunis
En kötuleri: Nicole Kidman, Penelope Cruz
işte kırmızı hali görüntüleri ve göz dolduran elbiselerle sizleri baş başa bırakıyorum..
Hilary Swank
Hilary Swank Gucci elbisesi ve sade görünümüyle klasikleşmiş bir görüntü sergiliyordu.. Saçında kullandığı detaylar çok hoştu.
işte favorilerimden Halle Berry. Görmeye alıştığımız Marchesa havasıyla dolu bir tasarım olsada o kadar zarif ve güzeldi ki, kelimeler tarifsiz kaldı. Scarlett Johansson için ise çok farklı yorumlar yapıldı. Kimisi beğendi, kimisi hiç beğenmedi.. Bana göre çok sexy ve hoştu, bu rengi çok hoş taşımıştı..
Amy Adams lacivert elbisesi ve zumrtu takılarıyla herkesin beğenisini topladı. Ben o miuhtesem takıları daha güzel gösterecek bir elbiseyle taşımasını tercih ederdim.. Jennifer Hudson ise "turuncu" renkteki elbisesiyle ne kadar formda olduğunu ve fiziğinin ne kadar hoş olduğunu bir kez daha gösterdi. Ama o dekolte maalesef çok çirkin gözüküyordu..
Anne Hathaway Valentino elbisesiyle "eh" dedirten bir görünüm sergiledi. 14 yaşında Oscara ilk kez aday olan Hailee Steinfeld ise kendi tasarladığı Marchesa elbisesiyle yaşına çok uygun ve çok sadeydi.
Mandy Moore gecenin şıkları arasındaydı. Beni yaşına biraz ağır mi kaçmış diye dusundurmedi değil ama küpeleri, saçı, elbiseyi tasiyisiyla güzel bir görüntü sergiledi. Ve Michelle Williams. Söz söylenemeyecek kadar güzeldi.
Celine Dion yıllar gecsede yaşlanmıyor, yıllar gecsede durulugundan bir şey kaybetmiyor dedirtti. Elbisesinin özellikle kumaşı harikaydı. Mila Kunis ise benim için gecenin başka favorilerindendi. Elie Saab mor elbiseyi o kadar güzel taşımıştı ki, hafızalara en sık kadın olarak kazındı.
Reese Witherspoon'un elbisesi sade ama sıktı. Elbisesini konuşturan ise takıları ve saç modeli oldu. Saç modeli o kadar güzeldi ki, Twitter'da bütün kızlar Reese Witherspoon'un saç modelini yaptiracagindan bahsetti :) Hani bir yere giderken elimize bir dergi sayfası sikistiririz, bu saçı istiyorum deriz, işte bu safa bundan sonra kesinlikle Reese Witherspoon'un saçı olacak.
Natalie Portman en şık hamileydi :) Özellikle Tiffany takıları çok hoştu.
Beni hayal kırıklığına uğratan Penelope Cruz.. Elbisesi bana göre gerçekten çok ama çok kötüydü, adeta bir dansöz elbisesi gibiydi. Sandra Bullock ise ilk defa böyle bir renk giyerek bizleri şaşırttı. Ama çok güzel taşımıştı.
Gywenth Paltrow Grammy ödül töreninde taktığı takılarla beni kendine hayran bırakmıştı. Yine kendine hayran bırakan takılar, ve bir o kadarda güzel bir elbise giymişti. Gecenin en sık kadınlarından biriydi kesinlikle..
işte benim için gecenin en kötüleri.. Marissa Tomei ve Nicole Kidman: olmamış, olmamış, olamamış!
Ve işte gecenin kadını Cate Blanchett! O kadar güzel bir elbise, o kadar güzel bir tasarım, o kadar güzel bir renktiki.. Gecenin tek konuşulan kadını oldu. Kesinlikle benim için gecenin en sık kadını.. Bu arada kumaşa dikkatinizi çekmek isterim. Annemin düğündeki elbisesini hatırlayanlar benzerliği hatırlayacaktır. Jennifer Lopez'in giydiği elbiseside buna çok benzer bir kumaş taşıyordu. Bu kumaş çok yakında çok meşhur olur benden söylemesi :)
Ve işte bahsettiğim birbirinden güzel takılar ve saç stilleri..
Bütün bu muhteşem kıyafetleri gördükten sonra sizleri "Gecenin en iyi giyineni sizce kimdi?" anketine katılmaya davet ediyorum. Hepinizin görüşlerini çok merak ediyorum, Haydi oylayın bakalım Buse's Fashion Blog izleyicileri 2011 Oscar töreninin en iyisi olarak kimi seçecek?
Fotoğraflar: justjared.com
26 Şubat 2011 Cumartesi
0
Erdem Yener | film olsun, dizi olsun, başrol oynasın
Merhaba, bugün bir beklentimi dile getirmek istiyorum. Yetkililer şu an fosur fosur uyusalar da veya orada burada kafayı çekseler de önemli değil. Tayyib'in başbakan olduğu ülkenin çocuklarıyız biz, alışığız:P Efendim, şu ülkede kimlere filmler diziler yapıyorlar. Mesela Özcan Deniz'in (ki hiç sevmem) bile başrolden başrole koştuğu ağalı ve bol arabeskli diziler varken neden Erdem Yener kardeşimin bir başrolü yok diye kendimi paralıyorum. Şahan gibi adamlar bile aldı götürdü, Erdem Yener her türlü yapar bu işi. Potansiyel var yahu. Hasta etmeyin beni :)
Tanımayan yok deği mi kendisini. Varsa eğer... şimdi kalksın yerinden, kalk kalk çabuk. Evet! Şimdi pencereyi açıyorsun bak aşağıda bir şey var. Göremedin mi? İyice eğil eğil eğil az sonra çığlık atacaksın sonra derin bir sessizlik. Off kafası üstü! İşte o zaman göreceksin ama babayı haha :) Ayy neyse Erdem diyorduk tanımayanın başına ne haller geliyor görüyorsunuz. Çok feci :)
Aslında bir şarkıcı kendisi ama ben onun daha çok oyunculuğunu beğeniyorum. Bence kariyerini o şekilde çizmeli. Önce reklamlarla taht kurdu kalbimize. Şu dankek reklamlarındaki hali, sonra malum şu sıralar dönen Avea reklamları. Allahım bir insana fasülye olmak bu kadar mı çok yakışır :P Tam bir karakter oyuncusu bence. Mimikler falan harika. Sonra, Atv'nin gazabına uğrayan harika dizi Şen Yuva'da çıktı karşımıza Hasip adı altında. O da bombaydı, hemen benimsedik ailecek. Hatta anneler kızlarına döndü ve dedi "ahh ahh şöyle bir adam bulamadın, bak ne temiz çocuk" :P
Kısacası bu adam iş yapar. Hala bu adama film, dizi teklif etmiyorlarsa yuh diyorum. Daha başka şeyler de demek istiyorum ama bir aile blog olduğumuzdan mütevellit çoluk çocuk okuyor, yakışmaz bize:P Eğer öyleyse, piyasa ölmüş arkadaş, kimse bilmiyor işi. 2-3 baldırı çıplağın elinde demektir bu :) Beni hüzünlere götüren iki şey var zaten bu yalan dünyada.
1. Burhan Altıntop'a neden film çekilmez. Gişe rekorları kıracağı kesin. Salak mısınız oğlum paraya para değil money diyeceksiniz haberiniz yok :)
2. Erdem Yener gibi bir yetenek nasıl göz ardı edilir. Hemen yapacaksın 10 senelik sözleşme sonra sömür, off ya her şeyi ben mi söyleyeceğim :P
Lütfen bunların cevaplarını istiyorum. Erdem Yener film olsun, dizi olsun başrol oynasın. Lütfen bir az kalite lütfen lütfen sevgili yapımcılar. Bıkmadınız mı nan ağa dizisi, köşk-yalı dizisi çekmekten, Bihter'i, Behlül'ü onun bununla yatırmaktan Öfffff! :)
Ne kadar çok çemkirdim, bu ev işleri ben yoruyor biliyor musunuz hımm evet :)
Tanımayan yok deği mi kendisini. Varsa eğer... şimdi kalksın yerinden, kalk kalk çabuk. Evet! Şimdi pencereyi açıyorsun bak aşağıda bir şey var. Göremedin mi? İyice eğil eğil eğil az sonra çığlık atacaksın sonra derin bir sessizlik. Off kafası üstü! İşte o zaman göreceksin ama babayı haha :) Ayy neyse Erdem diyorduk tanımayanın başına ne haller geliyor görüyorsunuz. Çok feci :)
Aslında bir şarkıcı kendisi ama ben onun daha çok oyunculuğunu beğeniyorum. Bence kariyerini o şekilde çizmeli. Önce reklamlarla taht kurdu kalbimize. Şu dankek reklamlarındaki hali, sonra malum şu sıralar dönen Avea reklamları. Allahım bir insana fasülye olmak bu kadar mı çok yakışır :P Tam bir karakter oyuncusu bence. Mimikler falan harika. Sonra, Atv'nin gazabına uğrayan harika dizi Şen Yuva'da çıktı karşımıza Hasip adı altında. O da bombaydı, hemen benimsedik ailecek. Hatta anneler kızlarına döndü ve dedi "ahh ahh şöyle bir adam bulamadın, bak ne temiz çocuk" :P
Kısacası bu adam iş yapar. Hala bu adama film, dizi teklif etmiyorlarsa yuh diyorum. Daha başka şeyler de demek istiyorum ama bir aile blog olduğumuzdan mütevellit çoluk çocuk okuyor, yakışmaz bize:P Eğer öyleyse, piyasa ölmüş arkadaş, kimse bilmiyor işi. 2-3 baldırı çıplağın elinde demektir bu :) Beni hüzünlere götüren iki şey var zaten bu yalan dünyada.
1. Burhan Altıntop'a neden film çekilmez. Gişe rekorları kıracağı kesin. Salak mısınız oğlum paraya para değil money diyeceksiniz haberiniz yok :)
2. Erdem Yener gibi bir yetenek nasıl göz ardı edilir. Hemen yapacaksın 10 senelik sözleşme sonra sömür, off ya her şeyi ben mi söyleyeceğim :P
Lütfen bunların cevaplarını istiyorum. Erdem Yener film olsun, dizi olsun başrol oynasın. Lütfen bir az kalite lütfen lütfen sevgili yapımcılar. Bıkmadınız mı nan ağa dizisi, köşk-yalı dizisi çekmekten, Bihter'i, Behlül'ü onun bununla yatırmaktan Öfffff! :)
Ne kadar çok çemkirdim, bu ev işleri ben yoruyor biliyor musunuz hımm evet :)
25 Şubat 2011 Cuma
0
Aldo Turkiye'ye geldiginden beri pek sevincliyim. Steve Madden, Aldo, Nine West gibi markalar ayakkabi arayisinda kacis noktalari bence. Nasil bir gece icin elbise ararken hemen H&M ya da Zara'ya kosuyoruz iste Aldo'da benim icin oyle :) Son zamanlarda dususe gectigini dusunurken 70'ler havasinda yarattigi yeni koleksiyonu adeta bir geri donus cagrisi olmus.. Iste Aldo'nun 1970'ler kokan yeni koleksiyonu..
ALDO Nautilus – Tepe Nautilus AVM Acıbadem, İstanbul - 0216 327 00 28
ALDO Suadiye – Bağdat Cad. No: 418 Suadiye, İstanbul - 0216 416 12 75
Aldo'nun 70'li yillardan ilham alinan yeni koleksiyonu
Aldo Turkiye'ye geldiginden beri pek sevincliyim. Steve Madden, Aldo, Nine West gibi markalar ayakkabi arayisinda kacis noktalari bence. Nasil bir gece icin elbise ararken hemen H&M ya da Zara'ya kosuyoruz iste Aldo'da benim icin oyle :) Son zamanlarda dususe gectigini dusunurken 70'ler havasinda yarattigi yeni koleksiyonu adeta bir geri donus cagrisi olmus.. Iste Aldo'nun 1970'ler kokan yeni koleksiyonu..
ALDO 2011 İLKBAHAR KOLEKSİYONU MAĞAZALARDA YERİNİ ALIYOR!!!
Minimalist ve sade tasarımların ön plana çıktığı Understated Statement, etnik desenlerin ve sıcak renklerin canlandırdığı dünya gezginlerinden esinlenen Hot to Globe-Trot ve 70leri günümüze uyarlayan That Seventies Show adlı 3 farklı temada oluşturulan ALDO İlkbahar 2011 koleksiyonu Mart ayı itibariyle mağazalarda yerini alıyor.
Minimalist ve sade tasarımların ön plana çıktığı Understated Statement, etnik desenlerin ve sıcak renklerin canlandırdığı dünya gezginlerinden esinlenen Hot to Globe-Trot ve 70leri günümüze uyarlayan That Seventies Show adlı 3 farklı temada oluşturulan ALDO İlkbahar 2011 koleksiyonu Mart ayı itibariyle mağazalarda yerini alıyor.
ALDO Nautilus – Tepe Nautilus AVM Acıbadem, İstanbul - 0216 327 00 28
ALDO Suadiye – Bağdat Cad. No: 418 Suadiye, İstanbul - 0216 416 12 75
24 Şubat 2011 Perşembe
0
Blogleaks 3 | Her Boku Bilen Adam hakkında bilmediğiniz gerçekler!
Merhaba, bugün blog dünyasında sansasyon yaratan Blogleaks yazı dizimizin üçüncüsü ile birlikte olacağız inşallah. Üçüncü yazımız için pek bir kaynak yoktu aslında elimizde ekip olarak ama geçen gün gelen bir ihbar mektubu her şeyi değiştirdi. Ekip olarak hepimiz şaştık kaldık, nasıl olabilirdi böyle bir şey, düşündük acaba yayınlasak mı diye ama sonra şeffaf politikamızdan şaşmamamız gerektiği kararına vardık. Bu iddialar sevilen blogcu, twitter fatihi, her boku bildiğini iddaa eden, fenerli bir arkadaşımızla ilgiliydi, tahmin ettiğiniz sanırım evet o blogcu. "Her boku bilen adam". Kısaca HBBA. Zaten bize ulaşan belgelerde de hep HBBA diye geçiyor ismi. Kod ismi buymuş! Nasıl da gizlemiş kendini vay arkadaş :)
İşte o şok şok FLAŞ FLAŞ iddialar!!
- Küçükken fanatik bir Galatasaray'lı olduğunu biliyor muydunuz mesela. Tam 15 yaşına kadar bir Galatasaray taraftarıymış HBBA. Ama ne olduysa olmuş, lise yıllarında bir kıza aşık olmuş ama kız Fenerbahçe'liymiş. O da kızı etkilemek için fenerli olmuş, peki sonuç kız yine yüz vermemiş ama fenerliliği baki kalmış. Bir kız uğruna neler yapabiliyor insanlar işte görebiliyoruz buradan. Aşkın gözü kör insanı fenerli de yapabiliyor, üzüldüm şimdi yaa zor gerçekten zor GS'liyken fenerli olmak :Pİşte en sağda HBBA'nın hiç bir yerde olmayan GS formalı fotosu, ne kadar da şirnimş, maşallah :P
- Böyle sessiz sakin, efendi efendi durduğuna bakmayın. Ben de hiç sanmıyordum o işlerde bezi yok sanıyordum. Ama öyle değilmiş. Erkek değil mi işte sözünü doğrular bir örnek olacak ama ne yapalım:P HBBA'nın, blog dünyasına ve twitter'a yeni kayıt olmuş daha ürkek ceylan gibi gezinen kimsesi olmayan ve kumral olan güzel kızları çeşitli yollarla tavlamaya çalıştığını biliyor muydunuz. Oysa piyasa benden sorulur, ama bizden de büyükler varmış, saygılar HBBA reis, beğenmediklerini bana gönder biz de sebeplenelim, sevaptır:P Öhömm işte yazıldıktan sonra silinen ama yine de yakalanan o tweet!!
- HBBA'nın bir şok olacağınız özelliği daha. Kendini gizlemek için hep tam tersi hareketlerde bulunmuş. Buna inanamayacaksınız, işte geçmişten bir tweet bu da sonra silinmiş ama biz bulduk!!! Evet kendisi bir Yılmaz Özdil hayranı. Şimdilerde yılmaz şöyle yılmaz ıyyyk dediğine bakmayın, adam hayran yahu. Sonradan ne olduysa birden değişmiş, bilemiyorum artık, belki de yine lisede olduu gibi bir kız meselesi olabilir, ona hoş görünmek için cık cık:P
Daha daha! Daha var ama yayınlamama kararı aldık ekip olarak. Belki sonra işimiz falan düşer, RT'lenecek bir şeylerimiz olur o zaman elimizde bir koz olarak kullanabiliriz diye:P Şantaj değil yanlış anlamayın sadece küçük bir alışveriş olabilir yani, o açıdan diyorum ben :)
Blogleaks 3 bitti. Herkes ayağını denk alacak. Bakın dün burada hakkında yazdığım kaymakam bir blogcu bugün ortadan kayboldu, ona göre! :P
İşte o şok şok FLAŞ FLAŞ iddialar!!
- Küçükken fanatik bir Galatasaray'lı olduğunu biliyor muydunuz mesela. Tam 15 yaşına kadar bir Galatasaray taraftarıymış HBBA. Ama ne olduysa olmuş, lise yıllarında bir kıza aşık olmuş ama kız Fenerbahçe'liymiş. O da kızı etkilemek için fenerli olmuş, peki sonuç kız yine yüz vermemiş ama fenerliliği baki kalmış. Bir kız uğruna neler yapabiliyor insanlar işte görebiliyoruz buradan. Aşkın gözü kör insanı fenerli de yapabiliyor, üzüldüm şimdi yaa zor gerçekten zor GS'liyken fenerli olmak :Pİşte en sağda HBBA'nın hiç bir yerde olmayan GS formalı fotosu, ne kadar da şirnimş, maşallah :P
- Böyle sessiz sakin, efendi efendi durduğuna bakmayın. Ben de hiç sanmıyordum o işlerde bezi yok sanıyordum. Ama öyle değilmiş. Erkek değil mi işte sözünü doğrular bir örnek olacak ama ne yapalım:P HBBA'nın, blog dünyasına ve twitter'a yeni kayıt olmuş daha ürkek ceylan gibi gezinen kimsesi olmayan ve kumral olan güzel kızları çeşitli yollarla tavlamaya çalıştığını biliyor muydunuz. Oysa piyasa benden sorulur, ama bizden de büyükler varmış, saygılar HBBA reis, beğenmediklerini bana gönder biz de sebeplenelim, sevaptır:P Öhömm işte yazıldıktan sonra silinen ama yine de yakalanan o tweet!!
- HBBA'nın bir şok olacağınız özelliği daha. Kendini gizlemek için hep tam tersi hareketlerde bulunmuş. Buna inanamayacaksınız, işte geçmişten bir tweet bu da sonra silinmiş ama biz bulduk!!! Evet kendisi bir Yılmaz Özdil hayranı. Şimdilerde yılmaz şöyle yılmaz ıyyyk dediğine bakmayın, adam hayran yahu. Sonradan ne olduysa birden değişmiş, bilemiyorum artık, belki de yine lisede olduu gibi bir kız meselesi olabilir, ona hoş görünmek için cık cık:P
Daha daha! Daha var ama yayınlamama kararı aldık ekip olarak. Belki sonra işimiz falan düşer, RT'lenecek bir şeylerimiz olur o zaman elimizde bir koz olarak kullanabiliriz diye:P Şantaj değil yanlış anlamayın sadece küçük bir alışveriş olabilir yani, o açıdan diyorum ben :)
Blogleaks 3 bitti. Herkes ayağını denk alacak. Bakın dün burada hakkında yazdığım kaymakam bir blogcu bugün ortadan kayboldu, ona göre! :P
23 Şubat 2011 Çarşamba
0
Şarlo*nun Kızı | aynı zamanda Machu Picchu kaymakamı
Merhaba, ne orta doğuda yükselen isyan ateşi, ne Tayyip, ne benzine yapılan zamlar, ne de Galatasaray'ın rezalet durumu umrumda değil şu an. Kendi narin ellerimle demlemiş olduğum tavşan kanı çayımı yudumlayarak blog okuyorum çünkü. Karşımda da televizyon TRT 1 açık Leyla ile Mecnun diye bir dizi var. Güzel bir şey. Evet, daha önce pek okumadığım 2-3 blogu takibe almak suretiyle okumaya başladım , allahım ne güzel şeylerdir onlar öyle :P Onlardan birini burada benim gibi daha onunla yeni tanışacaklara aktarmak istiyorum, umarım beğenirsiniz :P
Blogun Adı: Şarlo*nun Kızı
Blogun İsmi Şarlo'nun Kızı, blogun adresinin açılımı "sürüden ayrılanı kurt kapsın", blog yazarı şirin kızımızın kullandığı nick ise "Machu Picchu Kaymakamı" Nereden baksan bir ilginçlik bir şirinlik olduğunu anlamanız zor değil bence. Blogların yorum bölümlerinde görüyordum Machu Picchu Kaymakamı ismini, ayy ne şeker ne bombastik ne otantik bir isim diyordum ama açıpta ne yazmış bu kız diye okumuyordum, ne hayvanım allahım affet sen :P
Neyse işte bu kazmalığımı Allah yüzüme baktı ve attım, okumaya başladım ve onsuz geçen günlerime lanet ettim. Gülme ihtiyacımı giderdim. Değişik yaklaşımlar edindim. Bir ufkum açıldı sormayın. Fişek gibi oldum. Kendimi 18'lik delikanlı gibi hissediyorum, okudukça açılıyorum redd bull etkisi yaptı ben de resmen. Günlük ve kısa yazıları seven siz blog severlerin gönüllerinde taht kuracak bir blog bence. Tam tadımlık oku ve çık gibi :P Ayrıca "kurşun dökerken ki kurşunu nerden temin ettiklerini merak edenlerin" baş ucu blogu :P
Bir aralar ayrodinamik yar vardı bilenler bilir hala var da gelip gidiyor hep:P İşte onun kadar absürdlü komikli yazmasa da o havayı aldım ben bi kere. Hep boşluğunu hissediyordum zaten şuramda. Kalbimin sağ tarafına yerleşti, çıkmaz artık. Böyle bloga girerken elbisenize falan dikkat etmeyeceğiniz bir blog, böyle bir öğrenci evi havası var blogda. Siz bize biz bize. Pek sevdim :P
Blog yazma serüvenine sabahın altı buçuğunda şu yazıyla başlamış yazarımız. Ne güzel :P
Machu Picchu denilen yerde Peru'da bulunan bir İnka antik şehri. Oranın kaymakamı olan blog yazarımıza ilerde Vali olması için dualarınızı esirgemiyoruz. Cuma günü namaz çıkışı Fatih Camii avlusunda toplanıyoruz, pazar günü de kilise duamız var, işi garantiye almamız gerek:P
Hadi bakalım, iyi bloglar :P
**
**
HOOOPPP!!
Merhaba, dün burada blogda yer vermiş olduğum blogun sahibi kaymakam hanım sandığımdan da manyak çıktı ve blogu zirvede bırakıyorum notu eşliğinde blogunu kapattı. Sonuna da bana güzel dileklerini bırakmış, ben de seni diyorum kendisine buradan:P Blogunu kaldırmasına rağmen hala reader üzerinden ulaşılıyor olması çok kötü bence kaymakam hanım, isteyen blogun adresini blogger kumanda panelinden blog ekle'ye ekleyerek hala izleyebilirler kendisini. Ohhhhhh, okuyun okuyun madem okunmasını istemiyor . Yayalım lütfen hehe :P:p
Blogun Adı: Şarlo*nun Kızı
Blogun İsmi Şarlo'nun Kızı, blogun adresinin açılımı "sürüden ayrılanı kurt kapsın", blog yazarı şirin kızımızın kullandığı nick ise "Machu Picchu Kaymakamı" Nereden baksan bir ilginçlik bir şirinlik olduğunu anlamanız zor değil bence. Blogların yorum bölümlerinde görüyordum Machu Picchu Kaymakamı ismini, ayy ne şeker ne bombastik ne otantik bir isim diyordum ama açıpta ne yazmış bu kız diye okumuyordum, ne hayvanım allahım affet sen :P
Neyse işte bu kazmalığımı Allah yüzüme baktı ve attım, okumaya başladım ve onsuz geçen günlerime lanet ettim. Gülme ihtiyacımı giderdim. Değişik yaklaşımlar edindim. Bir ufkum açıldı sormayın. Fişek gibi oldum. Kendimi 18'lik delikanlı gibi hissediyorum, okudukça açılıyorum redd bull etkisi yaptı ben de resmen. Günlük ve kısa yazıları seven siz blog severlerin gönüllerinde taht kuracak bir blog bence. Tam tadımlık oku ve çık gibi :P Ayrıca "kurşun dökerken ki kurşunu nerden temin ettiklerini merak edenlerin" baş ucu blogu :P
Bir aralar ayrodinamik yar vardı bilenler bilir hala var da gelip gidiyor hep:P İşte onun kadar absürdlü komikli yazmasa da o havayı aldım ben bi kere. Hep boşluğunu hissediyordum zaten şuramda. Kalbimin sağ tarafına yerleşti, çıkmaz artık. Böyle bloga girerken elbisenize falan dikkat etmeyeceğiniz bir blog, böyle bir öğrenci evi havası var blogda. Siz bize biz bize. Pek sevdim :P
Blog yazma serüvenine sabahın altı buçuğunda şu yazıyla başlamış yazarımız. Ne güzel :P
...Şöyle bi gerçek var hayatta 'inanmazsan yalana kanarsın, tektipleşirsin, sürüye uyarsın'.. Herkesten önce ben inanıyorum kendime bu yüzden çok yakınım en gerçeğe...Ben sürüyü es geçip kurdun sofrasını dağıtırım.. Kimsede cesaret kalmadıysa bundan banane!Ben cesurum, ben deliyim, ben doluyum. Hayat belki sadece bugün ve bence sürüden ayrıl kurt kapsın!!!ve ve ve sev kendini başkalarını sevdiğin kadar...
Machu Picchu denilen yerde Peru'da bulunan bir İnka antik şehri. Oranın kaymakamı olan blog yazarımıza ilerde Vali olması için dualarınızı esirgemiyoruz. Cuma günü namaz çıkışı Fatih Camii avlusunda toplanıyoruz, pazar günü de kilise duamız var, işi garantiye almamız gerek:P
Hadi bakalım, iyi bloglar :P
**
**
HOOOPPP!!
Merhaba, dün burada blogda yer vermiş olduğum blogun sahibi kaymakam hanım sandığımdan da manyak çıktı ve blogu zirvede bırakıyorum notu eşliğinde blogunu kapattı. Sonuna da bana güzel dileklerini bırakmış, ben de seni diyorum kendisine buradan:P Blogunu kaldırmasına rağmen hala reader üzerinden ulaşılıyor olması çok kötü bence kaymakam hanım, isteyen blogun adresini blogger kumanda panelinden blog ekle'ye ekleyerek hala izleyebilirler kendisini. Ohhhhhh, okuyun okuyun madem okunmasını istemiyor . Yayalım lütfen hehe :P:p
21 Şubat 2011 Pazartesi
0
Evlenilecek Erkek: Balık burcu, 25 yaş üstü ve esmer
Merhaba. Ulvi ve kutsal bir amaç için daha toplaşmış bulunuyoruz. En azından ben şimdi yazmaya başladım yazı bittiğinde siz bu satırları okuyacak "ayy kız Şükran, ukturk ideal, lokum gibi, salata yapmasını bilen, evlenecek erkeği yazmış koş koş" diyeceksiniz. Bu sayede de kulaktan kulağa ve msnden msne yöntemiyle toplaşmış olacağız. Lütfen 20'li gruplar halinde okuyunuz, gürültü yapmayınız sonra komşu bloglar rahatsız oluyor kalorifer peteğine vuruyor, üzülüyorum. Evet sanırım yeterli sayıya ulaştık başlayabiliriz :P
Mart ayına girmemize şurada sayılı günler kala sadece kediler değil insanoğlunda da hareketlenmeler başladı. Bahar geliyor sonuçta. Ondan sonra da yaz. Mart ayı çok önemli bir ay hayırlı bir kısmet bulmak için. Hazırlık aşaması olarak sayabiliriz bu ayı. Biliyorsunuz ki yaz ayı düğün ayı. Yaza kalmadan hayırlı bir kısmet bulup önce hemen bir nişan sonra da "kış gelmeden düğün yapsak ne güzel olur" söylemleri eşliğinde evlilik. 5 ayda mutlu son:P Mart ayında bulunan eş adayı çok hayırlı olurmuş derler bu işin uzmanları. Mart ayı deyince de Balık Burcu öne çıkıyor burada!
Öncelikle damat adayının Mart ayı içinde doğmuş olması ve balık burcu olması gerekiyor mutlu bir evlilik istiyorsanız. Ayrıca 25 yaş üstü balıklar ergen balık burcu olanlarda bazen görülen fazla duygusallıktan sıyrılmışlar tam kıvam gelmişlerdir. Ondan 25 yaş üstü. Esmer; çünkü daha yakışıklı oluyorlar yok ben çirkin seviyorum diyorsanız sarışın bir balık burcu bulabilirsiniz kendinize:P Peki neden balık burcu onu da açıklıyorum, dağılmayın:P
Kibar, nazik ve yardımsever erkeklerdir. Kadınların ruhundan anlarlar. 25 yaş üstü esmer ve balık burcu olan kişi sizi kibarlığıyla, asaletiyle, size karşı olan nezaketiyle başınızı döndürecektir. Eğer hala bir balık burcu erkeği ile münasebetiniz olmadıysa boşuna yaşıyorsunuz. Dünyaya bir daha mı geleceksiniz, ömrünüzü oğlaklarla, koçlarla, doldur boşalt kovalarla geçirmek niye. Herkesin hakkı bir esmer balık burcu erkeği. Sizin de daha eliniz ayağınız tutarken, selülitleriniz çoğalmadan bir esmer balık burcu erkeği elde etmeniz gerekiyor. Karaborsa ona göre:P
İçinizden bazılarının şöyle dediğinin duyar gibiyim. "Amaann bırak yaa benim eski erkek arkadaşım balık burcuydu off off düşman başına, neler çektim bir ben bilirim" Öyle demeyin, o sizin eski erkek arkadaş bizim ideal şartlara uymuyordur. Tamam balık burcudur ama Mart ayı içinde doğmamıştır, 20-28 şubat arası doğmuştur. Ayrıca esmer değildir ve 25 yaş altındadır. Kesin yani! Yoksa imkansız sizi mutlu etmemesi. Bence biraz da kendinizde arayın sorunu şekerim :P:p
Özelliklere dönelim. Hayal güçleri çoook geniştir. Yani kimsenin kalına gelmeyecek şeyler bu adamların aklına gelir. Size öyle güzel sürprizler yaparlar ki "ayy Necati harikasın aşkım 40 yıl düşünsen aklıma gelmezdi, mucuxxx" dersiniz. O yüzden hayatınızı sıradanlıktan kurtulur. Renk gelir yahu daha ne istiyorsunuz:P
Hala mı ikna olmadınız asıl bombayı sona sakladım. Esmer 25 yaş üstü balık burcu erkekleri tutkulu bir aşıktır. Romantik kelimesinin sözlükteki karşlığıdır. Sizin dilinizden anlar, sizinle dizi izler, sizinle alışverişe gider şikayet etmez. Hatta "Necati aşkımm yaa dizim başlayacak derbiyi sonra da izlersin hıı" deseniz o an kapatır maçı dizinizi açar. Sonracığıma size masa kurarken yardım eder, salatayı kesin o yapar, su içeceği zaman "kızz Handan bana gelirken su getir" demez, kalkar kedin alır. O kadar temiz kalplidir, anlatılmaz aslında yaşanır.
Neden anlatttım peki bunları. Blog yazan ve okyan kızlarımızın en iyiyi hak ettiklerini düşündüğümden dolayı yazdım. Aslında bu bilgiyi sadece yakın arkadaşlarıma ve akrabalara veriyordum, sizlerde yabancı değilsiniz diyerekten paylaştım. Umarım aklınızı başınıza devşirir, bir esmer 25 yaş üstü ve balık burcu olan erkek arkadaş edinirsiniz kendinize. Kendinizi heba etmeyin boğayla, aslanla.
İyi balıklar:P
Mart ayına girmemize şurada sayılı günler kala sadece kediler değil insanoğlunda da hareketlenmeler başladı. Bahar geliyor sonuçta. Ondan sonra da yaz. Mart ayı çok önemli bir ay hayırlı bir kısmet bulmak için. Hazırlık aşaması olarak sayabiliriz bu ayı. Biliyorsunuz ki yaz ayı düğün ayı. Yaza kalmadan hayırlı bir kısmet bulup önce hemen bir nişan sonra da "kış gelmeden düğün yapsak ne güzel olur" söylemleri eşliğinde evlilik. 5 ayda mutlu son:P Mart ayında bulunan eş adayı çok hayırlı olurmuş derler bu işin uzmanları. Mart ayı deyince de Balık Burcu öne çıkıyor burada!
Öncelikle damat adayının Mart ayı içinde doğmuş olması ve balık burcu olması gerekiyor mutlu bir evlilik istiyorsanız. Ayrıca 25 yaş üstü balıklar ergen balık burcu olanlarda bazen görülen fazla duygusallıktan sıyrılmışlar tam kıvam gelmişlerdir. Ondan 25 yaş üstü. Esmer; çünkü daha yakışıklı oluyorlar yok ben çirkin seviyorum diyorsanız sarışın bir balık burcu bulabilirsiniz kendinize:P Peki neden balık burcu onu da açıklıyorum, dağılmayın:P
Kibar, nazik ve yardımsever erkeklerdir. Kadınların ruhundan anlarlar. 25 yaş üstü esmer ve balık burcu olan kişi sizi kibarlığıyla, asaletiyle, size karşı olan nezaketiyle başınızı döndürecektir. Eğer hala bir balık burcu erkeği ile münasebetiniz olmadıysa boşuna yaşıyorsunuz. Dünyaya bir daha mı geleceksiniz, ömrünüzü oğlaklarla, koçlarla, doldur boşalt kovalarla geçirmek niye. Herkesin hakkı bir esmer balık burcu erkeği. Sizin de daha eliniz ayağınız tutarken, selülitleriniz çoğalmadan bir esmer balık burcu erkeği elde etmeniz gerekiyor. Karaborsa ona göre:P
İçinizden bazılarının şöyle dediğinin duyar gibiyim. "Amaann bırak yaa benim eski erkek arkadaşım balık burcuydu off off düşman başına, neler çektim bir ben bilirim" Öyle demeyin, o sizin eski erkek arkadaş bizim ideal şartlara uymuyordur. Tamam balık burcudur ama Mart ayı içinde doğmamıştır, 20-28 şubat arası doğmuştur. Ayrıca esmer değildir ve 25 yaş altındadır. Kesin yani! Yoksa imkansız sizi mutlu etmemesi. Bence biraz da kendinizde arayın sorunu şekerim :P:p
Özelliklere dönelim. Hayal güçleri çoook geniştir. Yani kimsenin kalına gelmeyecek şeyler bu adamların aklına gelir. Size öyle güzel sürprizler yaparlar ki "ayy Necati harikasın aşkım 40 yıl düşünsen aklıma gelmezdi, mucuxxx" dersiniz. O yüzden hayatınızı sıradanlıktan kurtulur. Renk gelir yahu daha ne istiyorsunuz:P
Hala mı ikna olmadınız asıl bombayı sona sakladım. Esmer 25 yaş üstü balık burcu erkekleri tutkulu bir aşıktır. Romantik kelimesinin sözlükteki karşlığıdır. Sizin dilinizden anlar, sizinle dizi izler, sizinle alışverişe gider şikayet etmez. Hatta "Necati aşkımm yaa dizim başlayacak derbiyi sonra da izlersin hıı" deseniz o an kapatır maçı dizinizi açar. Sonracığıma size masa kurarken yardım eder, salatayı kesin o yapar, su içeceği zaman "kızz Handan bana gelirken su getir" demez, kalkar kedin alır. O kadar temiz kalplidir, anlatılmaz aslında yaşanır.
Neden anlatttım peki bunları. Blog yazan ve okyan kızlarımızın en iyiyi hak ettiklerini düşündüğümden dolayı yazdım. Aslında bu bilgiyi sadece yakın arkadaşlarıma ve akrabalara veriyordum, sizlerde yabancı değilsiniz diyerekten paylaştım. Umarım aklınızı başınıza devşirir, bir esmer 25 yaş üstü ve balık burcu olan erkek arkadaş edinirsiniz kendinize. Kendinizi heba etmeyin boğayla, aslanla.
İyi balıklar:P
Etiketler:
balık burcu erkeği,
evlenilecek erkek,
kızlara dersler,
ukturk
18 Şubat 2011 Cuma
0
Kelin ilacini buldum, sizin basiniza sürücem. | Bepanthen mucizesi
Merve bir gun rastgele dolastigi bir internet sitesinde hayatinin aski Murat'la karsilasmistir. Tipki Merve gibi yalnizdir O da.. Gec vakitlere kadar yapilan msn sohbetlerinin ardindan bir birlerine daha cok baglanmislar ve artik yuzyuze görusme vaktinin geldigini dusunmuslerdir.. isin büyüsünü kacirmamak icin, daha önce birbirlerini hic görmemislerdir.. Bulusma gunu gelip cattiginda heyecandan yerinde duramaz Merve, guc bela gittigi cafede, gözune ilisen ilk bos masaya oturmustur. Dakikalar gectikce heyecani daha cok artmakta ve kalbinin gumburtusu cafeyi inletmektedir. Tam o esnada iceri Murat girer. Iste o an tepesinden asagi fosuurtttttt diye kaynar sularin dökuldugunu hisseder Merve. Cunku aylardir bekledigi adam KELdir. Geceler boyu giyecegi gelinlik modelinden tutunda, cocuklarinin ismine kadar dusunup hayalini kurdugu adam KELdir KEEELLLL.. Aci gercekler bir tokat gibi carpar kizcagizin yuzune. Ve bir ask hikayesi daha böylece baslamadan biter..
Simdi söyleyin bana Merve'nin yerinde mi olmak isterdiniz, yoksa sirf kel diye terkedilip gururu incinen Murat olmak mi? Hangisi daha kötu?
Aslinda Merve olmakta ayip degil Murat olmakta
Hatta dökulen saclar yuzunden kel olmakta ayip degil
Ama sen kelligini seviyorsun diye, onun da kelini sevmesi sart mi? :p
Peki Murat kel olmasaydi ne kaybederdi Murat'ligindan?
Bu sorularin cevabi bende gencler.. Duruma örneklerle aciklik getireyim derken yirtinmamin esas sebebi asrin mucizesi Bepanthen'in önemini vurgulamakti. Reklam kokan bir yazi olacak ama her sey sizin mutlulugunuz icin..Tabi bepanthen yetkilileri de bu jestim karsisindan ufak bir ödul sunarsa ben de paylasabilirim bu mutlulugu sizlerle. ehuehe :PP
Gelelim zurnanin zirt dedigi yere. Bu önerilerimi kizlarda can kulagiyla dinlesin.
Sac dökulmelerine stres, kansizlik, hava-su degisimi, vitaminsizlik, sampuan ve daha bir cok saglik sorunlari etki edebilir. Ben de Turkiye'ye gittigimde bu saydiklarimin hepsini birden yasayinca avuc avuc saclarim dökulmeye basladi. Her turlu bitkisel sampuani, sac maskesini denedim, hic biri kâr etmedi. Ama ben yilmadim arastirdim ve en sonunda bunu önleyen bir iksir buldum: Bepanthen ampülleri..
Sart degil ama bir araya geldiklerinde oldukca etkili olan E vitamini ampullerini de alirsaniz kesin cözume yaklasmis oluyorsunuz. Tek yapmaniz gereken sey, 4-5 yemek kasigi badem yaginin icine bir tane bepanthen bir tane de e- vitamini ampulu kirip karistirmak ve sadece sac diplerine surup yaklasik yarim saat beklemek. hepsi bu kadar.
Bu ortadaki kremse kucuk yaralardan, yaniklara, pisiklerden basura, catlaklardan izlere varincaya kadar her halta yariyor. Nerenize surerseniz surun oranin suratle iyilesip puruzsuzlestigini göreceksiniz. Ben yuzume ve dudaklarima suruyorum. Isil isil parlamaya basladi cildim. sivilce izi falanda birakmiyor. Öyle bir gecer zaman ki'deki Berrin'in surati gibi putur puturse suratiniz kullanin bence. Ustelik sudan ucuz.. Artik kremlere bir ton para bayilmam, Turkiye'den bepanthen getirtiyorum. Sanirim simdilerde yuz kremi de cikmis bunun onu da e- vitaminiyle karistirip yuze surenler varmis. Etkisini de görmusler, bulursaniz onu da benim yerime deneyin..
Meyveli yogurt gibi kokmayi göze aliyorsaniz bu kremler de vucuda, yesilcay özlu olanda ellere cok iyi geliyor.
Bugunluk bu kadar tiyo yeter. Sorusu olan sorsun. Deneyip hayrini görenlerse sagligima duaci olsun. Adios.
Simdi söyleyin bana Merve'nin yerinde mi olmak isterdiniz, yoksa sirf kel diye terkedilip gururu incinen Murat olmak mi? Hangisi daha kötu?
Aslinda Merve olmakta ayip degil Murat olmakta
Hatta dökulen saclar yuzunden kel olmakta ayip degil
Ama sen kelligini seviyorsun diye, onun da kelini sevmesi sart mi? :p
Peki Murat kel olmasaydi ne kaybederdi Murat'ligindan?
Bu sorularin cevabi bende gencler.. Duruma örneklerle aciklik getireyim derken yirtinmamin esas sebebi asrin mucizesi Bepanthen'in önemini vurgulamakti. Reklam kokan bir yazi olacak ama her sey sizin mutlulugunuz icin..Tabi bepanthen yetkilileri de bu jestim karsisindan ufak bir ödul sunarsa ben de paylasabilirim bu mutlulugu sizlerle. ehuehe :PP
Gelelim zurnanin zirt dedigi yere. Bu önerilerimi kizlarda can kulagiyla dinlesin.
Sac dökulmelerine stres, kansizlik, hava-su degisimi, vitaminsizlik, sampuan ve daha bir cok saglik sorunlari etki edebilir. Ben de Turkiye'ye gittigimde bu saydiklarimin hepsini birden yasayinca avuc avuc saclarim dökulmeye basladi. Her turlu bitkisel sampuani, sac maskesini denedim, hic biri kâr etmedi. Ama ben yilmadim arastirdim ve en sonunda bunu önleyen bir iksir buldum: Bepanthen ampülleri..
Sart degil ama bir araya geldiklerinde oldukca etkili olan E vitamini ampullerini de alirsaniz kesin cözume yaklasmis oluyorsunuz. Tek yapmaniz gereken sey, 4-5 yemek kasigi badem yaginin icine bir tane bepanthen bir tane de e- vitamini ampulu kirip karistirmak ve sadece sac diplerine surup yaklasik yarim saat beklemek. hepsi bu kadar.
Bu ortadaki kremse kucuk yaralardan, yaniklara, pisiklerden basura, catlaklardan izlere varincaya kadar her halta yariyor. Nerenize surerseniz surun oranin suratle iyilesip puruzsuzlestigini göreceksiniz. Ben yuzume ve dudaklarima suruyorum. Isil isil parlamaya basladi cildim. sivilce izi falanda birakmiyor. Öyle bir gecer zaman ki'deki Berrin'in surati gibi putur puturse suratiniz kullanin bence. Ustelik sudan ucuz.. Artik kremlere bir ton para bayilmam, Turkiye'den bepanthen getirtiyorum. Sanirim simdilerde yuz kremi de cikmis bunun onu da e- vitaminiyle karistirip yuze surenler varmis. Etkisini de görmusler, bulursaniz onu da benim yerime deneyin..
Meyveli yogurt gibi kokmayi göze aliyorsaniz bu kremler de vucuda, yesilcay özlu olanda ellere cok iyi geliyor.
Bugunluk bu kadar tiyo yeter. Sorusu olan sorsun. Deneyip hayrini görenlerse sagligima duaci olsun. Adios.
17 Şubat 2011 Perşembe
0
Bana Her Şey Yakışır
Kanal D'de hafta içi her gün 12:45'te yayınlanmaya başlayan bir program "Bana Her Şey Yakışır" ya da yazım hatasıyla "Bana HerŞey Yakışır".
Blogmania, modayı ve modacıları bağrına basmış bir blog olduğu için bu konuda yazı yazılmasa olmazdı.
Yarışmayı anlatayım biraz:
Her gün bir yarışmacı bir haftada beş yarışmacı yarışıyor. Her gün birine 1000 TL veriliyor ve o kişi verilen sürede kendi tarzınızı belli edecek şekilde baştan aşağı giyinmek için alışveriş yapıyor. Vakti dolduğunda bitirdi bitirdi bitirmedi öyle yarım yamalak kalıyor. Güzelce giyindikten sonra diğer yarışmacıların karşısına geçiyor ve eleştiriliyor, giyimine puan veriliyor. Ardından Cengiz Abazoğlu'ndan yarışmacının tarzıyla ilgili yorum geliyor. Hafta birincisi 10.000 TL ödül alıyor.
Yarışmacılar elbise, takı, ayakkabı, çanta alırken sanki ben alışveriş yapmış gibi heyecanlanıyorum. Çok da alışveriş yapmam aslında ama yaparsam sürekli dolaşırım en ucuzunu bulacağım diye. Yarışmacıların dükkan dükkan gezmesi beni eğlendiriyor. Bir de ben pazar gülüyüm. Ucuzcular, pazarlar favorimdir. Bir çantaya 100 lira bile vermem mesela. Onlar öyle para döktükçe dökemediğim paraların acısını çıkarıyorum sanki.
Şimdilik eleştiri üslubunu da beğendim. Şimdilik diyorum çünkü ilerde Yemekteyiz'de olduğu gibi, yarışmacılar para hırsıyla kafayı yiyip birbirlerinin saçını başını yolabilir. Program ekibi ayarı tutturmalı, kontrolü elinden bırakmamalı bence :)
Eğer o saatlerde müsaitseniz oturun izleyin bacım, ben izledim oradan biliyorum :)
Başvuru Formu. Katılmak isteyen blog yazarları olacaktır eminim.
Yarışacaklara başarılar, izlemek isteyenlere iyi seyirler diler, okuyanların da burnunu ısırırım sevgiyle.
Blogmania, modayı ve modacıları bağrına basmış bir blog olduğu için bu konuda yazı yazılmasa olmazdı.
Yarışmayı anlatayım biraz:
Her gün bir yarışmacı bir haftada beş yarışmacı yarışıyor. Her gün birine 1000 TL veriliyor ve o kişi verilen sürede kendi tarzınızı belli edecek şekilde baştan aşağı giyinmek için alışveriş yapıyor. Vakti dolduğunda bitirdi bitirdi bitirmedi öyle yarım yamalak kalıyor. Güzelce giyindikten sonra diğer yarışmacıların karşısına geçiyor ve eleştiriliyor, giyimine puan veriliyor. Ardından Cengiz Abazoğlu'ndan yarışmacının tarzıyla ilgili yorum geliyor. Hafta birincisi 10.000 TL ödül alıyor.
Yarışmacılar elbise, takı, ayakkabı, çanta alırken sanki ben alışveriş yapmış gibi heyecanlanıyorum. Çok da alışveriş yapmam aslında ama yaparsam sürekli dolaşırım en ucuzunu bulacağım diye. Yarışmacıların dükkan dükkan gezmesi beni eğlendiriyor. Bir de ben pazar gülüyüm. Ucuzcular, pazarlar favorimdir. Bir çantaya 100 lira bile vermem mesela. Onlar öyle para döktükçe dökemediğim paraların acısını çıkarıyorum sanki.
Şimdilik eleştiri üslubunu da beğendim. Şimdilik diyorum çünkü ilerde Yemekteyiz'de olduğu gibi, yarışmacılar para hırsıyla kafayı yiyip birbirlerinin saçını başını yolabilir. Program ekibi ayarı tutturmalı, kontrolü elinden bırakmamalı bence :)
Eğer o saatlerde müsaitseniz oturun izleyin bacım, ben izledim oradan biliyorum :)
Başvuru Formu. Katılmak isteyen blog yazarları olacaktır eminim.
Yarışacaklara başarılar, izlemek isteyenlere iyi seyirler diler, okuyanların da burnunu ısırırım sevgiyle.
Etiketler:
bana her şey yakışır,
bana herşey yakışır,
cengiz abazoğlu,
moda,
yarışma
0
Resimlerde göreceğiniz pembe araba ablamın gelin arabasiydi, ufak bir espri olsun diye merve kalp ahmet yazan bir plaka yaptırdık. Nikah şekerimizi ufak pasta olarak vermemizin sebebi ise düğün yapmadığımız için pasta kesmedik ve nikah şekeri olarak pasta vermeyi tercih ettik.
Başka bir detay paylasmayacagim, kına elbisemi ileriki aylarda paylaşacağım, fotoğrafları aldığım zaman. Başka sorularınız olduğu zaman buse_terim@hotmail.com'dan cevaplayabilirim..
Düğünde ne giydim?
Eveet..
Sonunda hepinizin en merak ettigi ve bekledigi âna geldik :) Nikah ile ilgili fazla detay paylasmayacagimi simdiden belirtmek isterim, zaten çoğu şeyi gazetelerden gördünüz.. :)
Benim elbisem 'Oscar De la Renta', bu elbisemi New York' dan almistim. Bazi mailler de annemin elbisesini soranlar oldu.Onun elbisesi de "Dilek Hanif" tasarimi. Bunun yaninda ablamin gelinligini merak edenler ise Zuhair Murad (Vakko Wedding'den alindi).Şunu da belirtmek isterim biz "dügün" yapmadik. 18:30-20:30 arasi nikah/kokteyl konseptini uyguladik. Bu konsept nedir diye soranlara aciklamak isterim: Dügün yapildigin da herkesin bir yerden sonra sikildigini, rahat eğlenemedigini ve artik klişeleşen bir şey olduğunu gözlemledik. Bu nedenle bir Nikah kokteyli yaptik. Böylece dügünlerin o sıkıcı havasını yıkmış olduk. Peki evlenilip eğlenilmez mi dediginizi duyar gibiyim :) Iste onuda ertesi gun damadin, gelinin ve cok yakin aile bireylerinin oldugu ufak bir parti ile kutladik. O gece'nin suprizi de Tarkan oldu :) Nikah yorgunluğunu güzelce attik sayesinde...
Sonunda hepinizin en merak ettigi ve bekledigi âna geldik :) Nikah ile ilgili fazla detay paylasmayacagimi simdiden belirtmek isterim, zaten çoğu şeyi gazetelerden gördünüz.. :)
Benim elbisem 'Oscar De la Renta', bu elbisemi New York' dan almistim. Bazi mailler de annemin elbisesini soranlar oldu.Onun elbisesi de "Dilek Hanif" tasarimi. Bunun yaninda ablamin gelinligini merak edenler ise Zuhair Murad (Vakko Wedding'den alindi).Şunu da belirtmek isterim biz "dügün" yapmadik. 18:30-20:30 arasi nikah/kokteyl konseptini uyguladik. Bu konsept nedir diye soranlara aciklamak isterim: Dügün yapildigin da herkesin bir yerden sonra sikildigini, rahat eğlenemedigini ve artik klişeleşen bir şey olduğunu gözlemledik. Bu nedenle bir Nikah kokteyli yaptik. Böylece dügünlerin o sıkıcı havasını yıkmış olduk. Peki evlenilip eğlenilmez mi dediginizi duyar gibiyim :) Iste onuda ertesi gun damadin, gelinin ve cok yakin aile bireylerinin oldugu ufak bir parti ile kutladik. O gece'nin suprizi de Tarkan oldu :) Nikah yorgunluğunu güzelce attik sayesinde...
Resimlerde göreceğiniz pembe araba ablamın gelin arabasiydi, ufak bir espri olsun diye merve kalp ahmet yazan bir plaka yaptırdık. Nikah şekerimizi ufak pasta olarak vermemizin sebebi ise düğün yapmadığımız için pasta kesmedik ve nikah şekeri olarak pasta vermeyi tercih ettik.
Gelin Hamamında herkese hediye ettiğimiz keseler vardı. Bu keseler gazetelerde yazıldığı gibi "20 cantim, üzeri gümüş kaplamalı" değildi. Ufak bir hamam kesesi içine herkese şampuan,vücut losyonu gibi hamam sonrası kullanabilecekleri şeyler dagatıldı.
Evet, bir sabun yaptırdık "Merve'nin Gelin Hamamı 30.01.11 " yazan onuda yukarıda görebilirsiniz. Bu sabunlari yaptırdığımız blog ise: http://pasturkey.blogspot.com/
Başka bir detay paylasmayacagim, kına elbisemi ileriki aylarda paylaşacağım, fotoğrafları aldığım zaman. Başka sorularınız olduğu zaman buse_terim@hotmail.com'dan cevaplayabilirim..
16 Şubat 2011 Çarşamba
0
CapaMag ile keyifli söyleşi
CapaMarka ekibi bugüne kadar bizi keyiflendirdiler, eglendirdiler, neşemize neşe kattilar. işte çıkardıkları CapaMag digital dergi de onların bu vazgeçilmez "eğlence gurusu" olmalarının bir başka kanıtı. Bu derginin ikinci sayısı. Birinci sayı o kadar ses getirmişki ikinciyi yapmaya karar vermişler. Dünya trendleri ve magazinden haberler veren CapaMag onların deyimiyle "şimdilik"digital olarak devam ediyor.
Ama sizde baktığınız zaman göreceksiniz ki elde okuduğumuz dergiler kadar keyifli ve bence aylık okuduğumuz dergilerden biri olmayı hak ediyor. Bende bu dergide ufak bir söyleşiyle yer aldım. Hem CapaMag dergisini, hemde benim soyleşimi okumak istiyorsanız aşağıdaki linke tık tık:
0
Tinky Pink'y | bir Twitter gülü
Merhaba, Damat Ferit'in "göbek üstü edebiyat" yazı dizisini okuyanlarınız vardır. Hani o yazı grubunda gerçekleşen bazı olayları eleştiren hakkında çeşitli teoriler, geyikler, dokundurmalar yapılan akıl dolu yazılar. Hımm işte dün geldim gördüm ki damadım feridim geleceği görmüş sanki. Blogunda senelerce yazdığı yazılarla değilde 140 karakter ile sınırlı zekalarıyla tweetler atan damadın deyişiyle göbek üstü edebiyat grubuna mensup "Green Aristo" isimli kızımızın yaptıklarını, yazdıklarını görünce yapılan eleştirilerin ne kadar da haklı olduğunu gördüm. İnsanın ruhu nasılsa o da diline yansıyor işte, ne yaparsın.
Bu şekilde twitter'da bir iki takipçi ile kendini star zanneden "kıskanmayın köpekler" diyen o biz çilekeş, cefakar, dert çeken, dürüst, ekmeğinin peşinde koşan, boğazından haram lokma geçmeyen:P blogcularla kendini bir tutmaya çalışan, üstün gören, onun yazdıklarını çalan, sonra da sahiplenip kitap yapan, mağduru oynayan, 140 karakter ile fenomen! olan kişileri görünce çok üzülüyorum. Onlara ben de kendimce bir lakap taktım. "Twitter Gülü". Eskiden kaldırım gülleri vardı biliyorsunuz sonra bayır gülleri falan. Artık nerede o eski kaldırım gülleri diye hayıflanmanıza gerek yok çünkü artık twitter gülleri var. Tüm dertler bitti! Gülüm benim gülüm benim twitterım canım benim resmi marşları, çok otantik. Solist olarak da twitter güllerine Nihat Doğan ve Seda Sayan'dan birini öneriyorum, düet de yapabilirler hımm tadından yenmez :P
Şimdi isterseniz twitter güllerinden biri olan bir kızımızın profilini inceleyelim, ve onun üzerinden twitter güllerini anlamaya çalışalım. Değişik bir yaşam formu gerçekten :P
1. Eleştiriye tahammülleri yoktur. Herhangi bir şeylerini eleştirmeye kalktığınız zaman yemediğiniz hakaret kalmaz, götten kan bile alırlar Necati akıllı ol! :P Bu arada kızılay da açıklama yapmış "götten kan almıyoruz arkadaş ne diye meşgul ediyorsunuz kurumu" diye bunun üzerine. İlginç:P
2. Kendisine herhangi bir ortamdan mesaj atan kişiye "aaa iyice arkadaş bellediniz siz de beni mesaj atma imkanınız var diye, bu ne biçim şeydir yeaa en sevmediğim şeyler" tarzında azarlayabilir. Sanırsın bir Barack Obama ya da Lebron James falan. Halbuki bilmiyor ki sadece bir twitter gülü. Ayrıca psikolog yakınlarım var twitter güllerine indirimi yapıyor, hatırlatayım dedim :P
3. Yıllardır blogunda yazılar yazan twitter'dan önce de bu alanlarda popüler olan daha dünkü çocuk olmayan biri ile kendini aynı kefede tutan hatta onla beni aynı kefede saymayın ben twitter gülüyüm diyebilen insanlardır. Bu durum ileride Ajda Pekkan adam olsun ben varken ona ekmek yok burada olayına kadar gidebilir. Yazık :P
4. Green Aristo, Yellow Table, Red Pencil, Purple Einstein tarzında isimlerle ortalarda gezinirler. Twitter gülü dedin mi nick böyle olur, örnek budur. Eğer sizlerde birer twitter gülü olmak istiyorsanız ilk adımınız bu olmalı ve kendinize bu tarz isimler belirlemelisiniz :P
5. Rivayete göre anaları onları kadir gecesi doğurmuştur. Erkek için Necati, kız için Peluş.
6. Yaşlarını ne olursan olsun Teletubbies izlemekten kendilerini alamazlar. Zeka seviyelerine uygun bir nitelik gösterdiğinden olabilir. Twitter gülleri pembe bir teletubbie olmadığından dolayı, bu açığı kapatmak için "Tinky Pinky" adında kendi karakterlerini bile oluşturmuş diyorlar vee dillerde dolaşan hep aynı türkü;
"batarken güneş, ardından tepelerin
............... twitter güllerinin" (fill in the blanks)
Kısacası, 1 blogger > 1 twitter gülü x 10000 twitter armudu
Bu şekilde twitter'da bir iki takipçi ile kendini star zanneden "kıskanmayın köpekler" diyen o biz çilekeş, cefakar, dert çeken, dürüst, ekmeğinin peşinde koşan, boğazından haram lokma geçmeyen:P blogcularla kendini bir tutmaya çalışan, üstün gören, onun yazdıklarını çalan, sonra da sahiplenip kitap yapan, mağduru oynayan, 140 karakter ile fenomen! olan kişileri görünce çok üzülüyorum. Onlara ben de kendimce bir lakap taktım. "Twitter Gülü". Eskiden kaldırım gülleri vardı biliyorsunuz sonra bayır gülleri falan. Artık nerede o eski kaldırım gülleri diye hayıflanmanıza gerek yok çünkü artık twitter gülleri var. Tüm dertler bitti! Gülüm benim gülüm benim twitterım canım benim resmi marşları, çok otantik. Solist olarak da twitter güllerine Nihat Doğan ve Seda Sayan'dan birini öneriyorum, düet de yapabilirler hımm tadından yenmez :P
Şimdi isterseniz twitter güllerinden biri olan bir kızımızın profilini inceleyelim, ve onun üzerinden twitter güllerini anlamaya çalışalım. Değişik bir yaşam formu gerçekten :P
1. Eleştiriye tahammülleri yoktur. Herhangi bir şeylerini eleştirmeye kalktığınız zaman yemediğiniz hakaret kalmaz, götten kan bile alırlar Necati akıllı ol! :P Bu arada kızılay da açıklama yapmış "götten kan almıyoruz arkadaş ne diye meşgul ediyorsunuz kurumu" diye bunun üzerine. İlginç:P
2. Kendisine herhangi bir ortamdan mesaj atan kişiye "aaa iyice arkadaş bellediniz siz de beni mesaj atma imkanınız var diye, bu ne biçim şeydir yeaa en sevmediğim şeyler" tarzında azarlayabilir. Sanırsın bir Barack Obama ya da Lebron James falan. Halbuki bilmiyor ki sadece bir twitter gülü. Ayrıca psikolog yakınlarım var twitter güllerine indirimi yapıyor, hatırlatayım dedim :P
3. Yıllardır blogunda yazılar yazan twitter'dan önce de bu alanlarda popüler olan daha dünkü çocuk olmayan biri ile kendini aynı kefede tutan hatta onla beni aynı kefede saymayın ben twitter gülüyüm diyebilen insanlardır. Bu durum ileride Ajda Pekkan adam olsun ben varken ona ekmek yok burada olayına kadar gidebilir. Yazık :P
4. Green Aristo, Yellow Table, Red Pencil, Purple Einstein tarzında isimlerle ortalarda gezinirler. Twitter gülü dedin mi nick böyle olur, örnek budur. Eğer sizlerde birer twitter gülü olmak istiyorsanız ilk adımınız bu olmalı ve kendinize bu tarz isimler belirlemelisiniz :P
5. Rivayete göre anaları onları kadir gecesi doğurmuştur. Erkek için Necati, kız için Peluş.
6. Yaşlarını ne olursan olsun Teletubbies izlemekten kendilerini alamazlar. Zeka seviyelerine uygun bir nitelik gösterdiğinden olabilir. Twitter gülleri pembe bir teletubbie olmadığından dolayı, bu açığı kapatmak için "Tinky Pinky" adında kendi karakterlerini bile oluşturmuş diyorlar vee dillerde dolaşan hep aynı türkü;
"batarken güneş, ardından tepelerin
............... twitter güllerinin" (fill in the blanks)
Kısacası, 1 blogger > 1 twitter gülü x 10000 twitter armudu
Etiketler:
göbek üstü edebiyat,
twitter,
twitter gülü,
ukturk
0
DB JUNK elbisem ve ben :)
Building'de düzenlenen Bloggers&Designers projesi için toplandigimiz akşam ben ufak bir alışveriş kaçamağı yaptım. Gizem Baş, Vanessa&Raisa Sason ve DB Junk'dan ürünler aldım. DB Junk elbisemi ertesi akşam hemen giydim :) Maalesef fotoğraf makinamin azizliğine uğradığım için boydan fotoğraf cekemedim ama resimde gördüğünüz elbiseyi siyah külotlu çorap ve siyah düz topukluyla giymiştim. Küpelerim antika pazarından. Elbisemi herkes çok beğendi ve "nereden aldın?" diye bir sürü kişi sordu :) Elbisem Deniz Berdan tasarımı ve yaz koleksiyonu içinde çok heyecanlıyım!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)