31 Mayıs 2011 Salı

0

Buse'den Haberler ve Yaz için Öneriler

Evet artik guzel Istanbuluma donmus bulunmaktayim. Bundan boyle Agustos ayina kadar sizlere yazilarimi buradan yazacagim. Boylece kacirdigim tanitimlar, yeni defileler, yenilikleri birebir gorup sizlerle paylasabilecegim :) Verdigim bu ara sizlere daha once bahsettigim gibi yasadigim mezuniyet heyecani ve sonrasinda ki yolculuk, Istanbul'a alisma gibi sebeplerden oturu oldu.. 
Yaz yaklasirken aklimda olan ve sizlere onermeden veya hatirlatmadan gecemeyecegim urunleri paylasmak istedim. Bu arada soranlara buradan cevap vereyim en yakin zamanda Twitter'a geri donuyorum :)


1. Gunes sonrasi hangi kremleri surmeli?
Benim gunes sonrasi vazgecilmez iki kremim var. Birincisi yillardir hepimizin bildigi Bepanthol ikincisi ise Lancaster After Sun kremi. Lancaster After Sun kremi sizlere daha once de onermistim. Bu kremin Bepanthol'den farki gunes yanikliginizi koruyan bir etkisinin olmasi. Bepanthol vucudunuzu daha parlak gosterip cok yumusak olmasini saglarken Lancaster After Sun krem hem losyon gorevi goruyor hemde ten renginizi koruyor.

2. Gunesten zarar goren cildinizi nasil yumusatmali? 
Bu taktigi sizler kesfettiniz mi bilmiyorum ama ben kendimde yeni uygulamaya basladim :) Johson's Baby Krem'i evet hem yanmak icin kullaniyorum hemde cildimi yumusatmak icin. Yanmak icin nasil kullaniyorsun diye merak edenlere cevabim soyle: eger cildiniz cok beyazsa ve gunese alisik bir teniniz yoksa SAKIN johson's baby surup yanmaya kalkmayin. Yoksa aksamina kulaklarimi fena sekilde cinlatirsiniz :) Bu onerim ten yanikligina alisik olan, korumasiz yanabilen insanlara. Yeni kesfim ise banyo yaparken Johson's Baby kremi vucudunuzu sabunladiktan sonra vucudunuza surup tekrar suyla durulamaniz. Banyodan ciktiginizda vucudunuzun ne kadar parlak ve yumusak oldugunu fark edeceksiniz. 

 3. Mayo alisverisini nereden yapmali? 
Daha once Koton Swimwear'in basarisindan bahsetmistim. Bu yaz sizi bikini ve mayo alisverisleriniz icin Koton Swimwear'den alisveris yapmaya davet ediyorum. Bir de Oye Swimwear sevenlerdenseniz 3-4 Haziranda yapilacak olan L'Appart Sample Sale'da tüm Oye mayo, bikini ve monokiniler 5 TL-200 TL arası; tüm yeni sezon güneş gözlükleri (Calvin Klein, Emilio Pucci, Michael Kors, Fendi, Nike ve Lacoste) %50 indirimli fiyatlarla satışa sunulacak.
İki gün boyunca,  saat 11.00-19.00 arasında L’Appart Showroom’da gerçekleşecek olan  Sample Sale’de kredi kartı da geçerli olacakmis.
Yaz başlarken bu inanılmaz fırsatı kaçırmayın derim. 
Adres: Abdi Ipekci Cad. Lalezar Apt. No:49 Kat:5 D:14 Nisantasi 

29 Mayıs 2011 Pazar

0

Ankara vs İstanbul | gönlümün dalgalarından...

Merhaba, dört gündür falan Ankara il sınırları içerisindeydim. Çeşitli iş ziyaretlerinin yanı sıra fırsat buldukça eş-dost ziyaretleri de gerçekleştirdim. Arada da Ankara gecelerinde Ankaralı Namık ve Turgut dinleyip coştum. Şöyle bir ferahladığımı hissettim. "Dar geldi sana Ankara" isimli eseri tüm blogcu yoldaşlara armağan ediyorum. Gönlümün derinliklerinden gelen bu hediyeyi kabul edersiniz umarım. Neyse konumuza gelirsek her Ankara sonrasında olduğu gibi kendimi sorguladım yine ama bu kez bu sorgulama içerisine uzatmalı sevgilim İstanbul'u da kattım ve ortaya Ankara vs İstanbul diye bir şey çıktı. Bakalım elimizde neler var...


- Ankara vs İstanbul -

  • Ankara daha delikanlı bir şehir bence. Böyle raconu falan var. Racondan anlayan insanlardan oluşuyor kızlı erkekli. Mesela böcekten korkmayan harbi kızların hep Ankara'lı olması bir tesadüf olamaz. Ya peki İstanbul hep bir yumuşaklık hakim, çok tehlikeli. Buradan bir duyurum olacak. Sürekli olarak delikanlılığını muhafaza etmek isteyen arkadaşlar arada bir Ankara yapsınlar gelsinler. Cilde de iyi geliyor ayrıca.
  • İstanbul'un kızlarına güven olmaz ama Ankara'nın kızları da çok nazlı oluyor arkadaş. İllalah dedirtiyorlar resmen. (Bir arkadaş dedi bana da...) Hani bir sakıza öptürsün demiyoruz ama olmaz ki böyle de. Ünlü bir ozanın da dediği gibi "Ankara'nın kızları çekilmiyor nazları". İstanbul'da da çok kolay olunca işler, ankara resmen bir test oluyor sabır konusunda. Ankara'dan sevdiğin mi var Allah başka dert vermesin. Gezeceksen İstanbul'dan biriyle gez, Ankara'ya gidip evlenirsin sonra.
  • Ankara'da beş, İstanbul'da onbeş! (Deniz havası yarıyor tabii...)
  • Ankara Türkiye'nin apaçi ihtiyacının büyük bir kısmını tek başına karşılıyor. Yılın belli zamanlarında kabına sığmayan "hovarda Ankara apaçileri" başka illerede hizmet veriyorlar. Tatil bölgelerinde gördüğünüz apaçiye sorun nerelisin diye vereceği cevap büyük ihtimal Ankara olacaktır. Hatta ilçe ismi de veririm de para yedirdiler söylemeyeceğim. Türkiye'nin delikanlı fabrikası olarak nitelendirilen ayrıca yiğidin harman olduğu yer olarak lanse edilen Ankara'nın geleceği çok kötü bu açıdan. Hükümet göreve!
  • Odtü, Ankara, Hacettepe, Gazi, Bilkent... her türlü döver İstanbul'un bombastik! şişirme üniversitelerini. Buradan gençlere tavsiye İstanbul ve Marmara denen üniversite kılığındaki yüksek liselerden uzak dursunlar. Okumak' isteyen gençlerin uğrak noktası Ankara! Deli reklam yaptım ama söylediklerime ben bile inanmadım bazen. Ama gerçekten öyle. Ankara sıkıcı yeaaa diye ağzını büzenler döverim!11 Siz bilmiyorsunuz ohohooo gençlik akıyor :
  • Ankara'nın bir M.Gökçek'i efendime söyleyeyim Behzat Ç.'si falan var. Böyle kendine has adamlar. Birisi psikopat biri daha da psikopat ayrıca sosyopat. İkisi bir arada. Ankaralı Yasemin, Namık ve Turgut kardeşlerden bahsetmiyorum bile. Ankara ile özdeşleşmiş abiler bunlar. Peki ya İstanbul ile özdeşleşen bir insan evladı söyleyin bana. Her şehrin vardır böyle yaşayan insanları ama İstanbul'un yok. Ne biçim şehir anlam veremiyorum. Şöyle böyle, en başta da dedim kocaman bir yumuşak İstanbul!
  • Ankara'nın keçisi var kurbanda yeriz... Beypazarı maden suyu var çoluk çocuk içeriz... Kedisi var, kedi sever kızlara hediye ederiz "ayy ne şirin şeysin sen" diye severmiş gibi yaparız... Bulmayacayı birleştirelim... Ankara'da yeriz, içeriz, severiz :P

İstanbul'da aşklar yalancı oluyor. Ankara'da ise harbi yaşanıyor. En azından ben de öyle bir izlenim var. İstanbul'u bu konuda zerre ciddiye almıyorum nedense. O yüzden bana İstanbul'da gerçek aşkı yaşatmak isteyen bağğyanların mesajlarını bekliyorum diyerek son veriyorum cümlelerime.

Esen kalınız.

28 Mayıs 2011 Cumartesi

0

Annemin Mükemmel Sofraları

Bizim evin en meşhur tarafı Annem'in özenle hazırladığı mükemmel sofralardır.. Misafir ağırlama konusunda gerçekten üstüne tanımıyorum. Her gün bizler için hazırladığı sofralar için öyle bir özen gösteriyor ki, anlata anlata bitiremem.. Beni takip eden ev hanımları, yeni evlenen gelinler ve anneler için biraz fikir olması amacıyla annemin yaptığı sofraları fotoğrafladım ve sizlerle paylaşıyorum. Sofra üzerinde kullanılan malzemelerin bazıları Amerika'dan bazıları ise IKEA'dan. Şimdi ben susuyorum sizi resimlerle baş başa bırakıyorum..

"Pembeler"


Bu resimlerde gördüğünüz pembe fenerler, peçetelikler ve mumlar IKEA'dan. Pembe fenerlerin IKEA'da bir çok rengi var. Masaya çok hoş bir görüntü katıyor.


Yukarıda gördüğünüz isim kartlarını masaya oturacak herkes için tek tek yazmış annem. Beyaz bir A4 kağıdını masada oturacak kişi adedi kadar diktörgen kesip bahçeden topladığı çiçekleri de araya sıkıştırarak yukarıda ki muhteşem fikri ortaya çıkarmış. Bu fikri sizde kendi istediğiniz şekilde gerçekleştirebilirsiniz.
Benim için masanın en favori parçası yukarıdaki kürdanlık oldu. Bu kürdanlığı New York Soho'dan birlikte almıştık.

"Maviler"






Yine bu masada gördüğünüz çoğu şey İKEA ve Amerika'dan alınma. Masadaki çiçekler buradakı bahçemizden.
Yazıma başlarken annemi övmekte haklıydım sanırım, ne dersiniz? :)

24 Mayıs 2011 Salı

0

Seçimlerde neden AK Parti'ye oy vermeyeceğiz

Merhabalar, daha önce referandum sürecinde yapmış olduğum blogculuk görevimi yine yapmak için burada olacağım. Evet dediğim gibi daha önce referandumda neden HAYIR diyeceğiz başlığı altında yazı yazmış kendi görüşlerimi aktarmıştım bu kez de 12 Haziran'da "Neden AK Parti'ye oy vermemeliyiz" onu anlatmaya çalışacağım kendi görüşlerim doğrultusunda. Neyse yazacak çok şeyimiz var hangisinden başlayacağımı şaşırdım. Maddeler halinde kısa kısa yazacağım :)


  • Şehide kelle, imrali canisi Öcalan'a sayın, vatandaşa gelince ise ananı da al git diyen bir başbakan istemediğim için,
  • Devletim en stratejik kurumlarının teker teker dış güçlere özelleştirme adı altında çerez niyetine pazarlanmasına, peşkeş çekilmesine gönlüm razı olmadığı için,
  • Gençlerin büyük bir çoğunluğunun işsiz olmasına rağmen bu sorunu çözmeye kalkışmak yerine sırtını dönmeyi tercih eden bir hükümet istemediğim için,
  • Görme özürlü vatandaşları azarlayan, hor gören, ona 2.sınıf vatandaş muamelesi yapan bir sağlık bakanı istemediğim için,
  • Daha adaletli, kopyasız, soruların belli kesimlere servis edilmediği bir KPSS istediğim için,

  • Devlet kademelerinin göz gör göre yandaşlarla, kpss kopyacılarıyla doldurulmasını içime sindiremediğim için,
  • Mehmedimi şehit eden eli kanlı teröristlerin sınır kapılarında kahraman gibi karşılanmalarına yüreğim dayanmadığı için,
  • Demokratik açılım diye bir bahaneyle ülkenin dibine dinamit konulmak istenmesine seyirci kalmayacağım için,
  • 12 Eylül darbecilerini yargılayacağım masalını (yalanını) artık dinlemek istemediğim için,
  • Eğitim fakültesini bitirip okullarda öğretmenlik yapmak yerine hademelik yapmak istemediğim için,

  • Özel hayatın gizliliği ve telefonlarımın ileri demokrasi adı atlında alenen dinlenmesini haksız ve hukuksuz bulduğum için,
  • Yüksek vergiler yüzünden 2 liralık benzine 4 lira vermek istemediğim için,
  • Dini sömürmekten çekinmeyen sözde müslaman ve şovmen siyasetçilerden sıkıldığım ve tiksindiğim için,
  • Özgürlükleri genişletiyoruz masalı altında özgürlükleri daha da daraltan bir zihniyetin beni yönetmesini istemediğim için,
  • Deniz Feneri, İhlas Finans gibi yolsuz yandaşların kollanmadığı, halkın kollandığı bir düzen istediğim için,
Son olarak;
  • Hakkı yenen HAYDAR için,
  • Türk devletinin bekası için,
  • Bu vatan uğruna şehit olan mehmedimin kanı için ve
  • Koyun gibi değil insan gibi yaşamak istediğim için,

AK PARTİ SANA OY VERMEYECEĞİM !!!

22 Mayıs 2011 Pazar

0

Okyanus ötesi diyor ki, "hem hristiyan hem müslüman" olunabilir!

Merhaba. Bugün pek de güzel şeyler barındımyan bir yazı ile birlikte olacağız. Bilenler vardır daha önceki yazılarımızda da "okyanus ötesi" diye nitelendirdiğimiz adamın ve onun yönetiminin aslında görüldüğü gibi olmadığından bahsetmiş, kendi yayınlarından örnekler vererek söylemiştik. Misal referandum sürecinde darbe karşıtı gibi görünen ama darbe olduğu zamanlar da "selam olsun ey darbeciler" tarzından yazılar kaleme aldığından dem vurmuştuk okynaus ötesinin. Bunlarda malzeme biter mi bu konuda bitmez tabii. Bir diğerine daha burada yer vermek istiyorum. Ama yorumu sizin temiz zihinlerinize bırakıyorum. Evet,


Tarihler 15.04.2000 tarihini gösterdiğinde Zaman gazetesinde bir yazı beliriyor. Urfa Harran'da yapılmış olan bir etkinlik ile ilgili bir yazı. Yazının içeriği şu, o zamanlar okyanus ötesinin başkanlığını yaptığı gazeteci ve yazarlar vakfı Urfa'da o zamanın en büyük dinler arası diyalog toplantısını gerçekleştirdi. Dinler arası diyalog dedikleri şu islamı bitirme, vatikanlaştırma çabalar yani! Toplantı da yapılan şeylerden biri de şu. Hrsitiyan bu erkek ile müslüman bir kadını evlendirmek. Amaç, hristiyanlığı kabul ettirmek ve hem hristiyan hem de müslüman bir kavramını ortaya koymak. Evet direkt bu söyleniyor bunu ben söylemiyorum!

İşte o Zaman yazısı. Bu yazı daha sonra nedendir bilinmez!!! arşivlerinden çıkarılmış. Ama ana listede hala duruyor, yazının linki geçerli değil. Diğer yazılarda bir sorun yok. Foyaları ortaya çıkınca tabii siliyorlar!!! Arşivin ana listesi (http://arsiv.zaman.com.tr/2000/04/15/guncel/) Oradaki Diyalogtan düğüne isimli yazısı konu ile ilgili olan. Ama dediğim gibi ne hikmetse kaldırılmış!! Yazının içeriği şu şekilde:
Diyalogdan düğüne

Sosyoloji profesörü Hıristiyan Lester Kurtz ile gazeteci Müslüman Meryem Kurtz'un nikahları, Urfa'da İbrahim Camii'nde müftü, haham ve papazın huzurunda kıyıldı.

Lester Kurtz ve Mariam (Meryem) Kurtz, Şanlıurfa'daki Dinlerarası Diyalog Sempozyumu'nun en ilginç konuklarıydı. Biri Teksas'tan yani Amerikalı, diğeri Darussalem yani Tanzanya'dan. Biri beyaz, diğeri ise siyahi. Biri metodist protestan bir ailede büyüyüp Quaker olarak hayatını sürdürüyor, diğeri ise Müslüman. Biri Teksas Üniversitesi'nde sosyoloji profesörü, diğeri ise gazeteci. Onları bir araya getiren bundan bir yıl önce Prof. Lester Kurtz'un Afrika'da katıldığı bir konferans olmuş. Konferansı bir gazeteci olarak takip eden siyahi gazeteci Meryem, Lester ile uzun bir tartışmaya dalmış ve bir hafta sonra kendilerini evlilik sürecinde bulmuşlar. Amerika'ya yerleşip resmi nikahlarını yapmışlar ve tam bir yıldır dini nikah kıymak için beklemişler. İşte bu bekleyişi nihayet önceki gün Urfa'da İbrahim Camii'nde müftünün huzurunda kıydıkları nikahla nihayete erdirdiler.

Hz. İbrahim'in mekanında

Haham, papapaz ve müftünün huzurunda kendisini kelime--i şehadet getirerek 'hem Hıristiyan, hem de Müslüman' ilan eden ve aynen çifte vatandaşlıkta olduğu gibi çifte dinli olmak istediğini ve Meryem ile evlenerek geçmişinde sahip olduğu Hıristiyan kültürle İslam kültürünü meczetmek istediğini belirten Lester, 'Quaker olduğum için herhangi bir Hıristiyan doktrinine bağlı hissetmiyordum kendimi, dolayısı ile İslamiyet'in güzellikleri ile geçmişimdeki Hıristiyanlıktan kaynaklanan güzellikler arasında bir tezat görmüyorum ve iki dinin güzelliklerini İbrahim Peygamber'in mekanında Musevi dostlarımın da duaları ile Meryem'le birlikte dini nikah kıyarak sürdürmek istiyorum' dedi. Gözleri dolu bir biçimde bu anı beklediğini belirten Meryem ise Lester'in geçen yıl bir ay oruç tuttuğunu, Ramazan boyunca beş vakit namaz kıldığını, birlikte Hıristiyan bayramlarını da kutladıklarını; fakat İslami usullerle nikah kıymayı hep arzuladıklarını vurguladı. Üç dinin duaları ile salavatlar eşliğinde gerçekleşen nikah merasimi, katılımcıları derin ve anlamlı düşüncelere sevk etti.

Hem Hıristiyan hem de Müslüman

Diyaloğun bir başka göstergesi ise Lester ile Meryem'in nikahlarıydı; haham, papaz ve müftünün huzurunda kelime-i şehadet getiren Lester kendisini, 'hem Hıristiyan, hem de Müslüman' ilan etti.



Yazıklar olsun, peşinden gidenler de kimlerle birlikte olduklarını görsünler. Madem bir şey yok yazıyı neden kaldırdılar o zaman, diğerleri duruyor. Kimi kimden ve neyi saklıyorunuz bu saf insanlardan. Yuh diyorum sadece bu zihniyete!!

21 Mayıs 2011 Cumartesi

0

Hakan Yıldırım artık dünya yıldızlarının tercihi!


 Hakan Yıldırım'ın başarısını, çizgisini, modaya kattıklarını tartismamiza gerek bile yok sanırım. Paris'de gerçekleştirdiği birbirinden önemli defileler, kazandığı ödül ve bugüne kadar yaptıklarıyla Türkiye'nin gururu haline geldi. Hakan Yıldırım'ın çok yakın bir zamanda dünya yıldızlarını giydirebileceginden hiç şüphem yoktu. Geçen haftalarda blogumda rastlamışsınızdır Jennifer Lopez'in giydiği beyaz Hakaan elbiseyi sizlerle paylaşmıştım. 
 Şimdi ise Penelope Cruz Hakaan tercih edenlerden olmuş. Hakan Yıldırım'i tebrik ediyor ileriki günlerde çok daha önemli insanların tercihi olacağını sizlere hatırlatmak istiyorum..

Peki daha önce kimler hangi Hakaan tasarımlarını giymişti hatırlıyor musunuz?




Emma Watson

 Imogen Newton

19 Mayıs 2011 Perşembe

0

BlogMania 3 yaşında | alemde ismimiz duvarda resmimiz var!

Merhaba. Önemli bir bilgilendirme ile yine beraberiz. Yaptığım tespitlere göre BlogMania 3 yaşına girdi :) Blogumuzun 3 yaşında girmesi balkanlarda, dost ve kardeş ülkelerde ve tabiiki de sarışınların bol olduğu iskandinav ülkelerinde coşku içinde kutlanıyormuş. Oralardan kutlama görüntülerine ulaşmaya çalışıyoruz şu an. Gerçekten büyük bir karnaval havasında kutlanıyor. İnsanlar kendinden geçmiş ve ellerinde blog yazarlarına yönelik mesajlar içeren dövizler taşıyorlar! Genellikle dövizlerde özellikle kuzey ülkelerinde sarışın kızların ellerinde "ukturk benimle evlen" mesajlarını sıklıkla görmek mümkün. Ayrıca "Ella bizi diskoya götür" gibi ilginç mesajlarda yok değil!!1



Evet insanlık tüm cokuşuyla kutlaya dursun biz de blogun 3.yaşına girmesini ünlülerimize sorduk. Ne düşünüyorsunuz bu konuda diye. Hepsi içtenlikle cevapladı bu sorumuzu. Sorumuz şu idi. BlogMania hayatınıza veya sanat yaşamınıza neler kattı?

Nihat Doğan:

Şimdi.. her ne kadar sözlerimi çalıp çalıp kullansa da bu blog, haklarını yiyemem. Çünkü bu sözlerin hepsi blogmania'da damat ferit okurken ortaya çıktı. İlham kaynağım o çocuk. Gerçekten harika biri. Mesela "insan 3 şekilde doğar. 1- normal doğan, 2- sezeryanla doğan, 3- nihat doğan" vecizemi ona borçluyum. Yurdumun blogcusu bile farklı yazıyor, farklı bakıyor!!

Resul Balay:

Popüleritemi bu bloga borçluyum. Hayır onlar ünlü etmedi beni. Ama içlerinde öyle bir yazar var ki! Bestelerimi yaparken hiç aklımdan çıkmadı. Onu hayal ettim şarkılarımı söylerken. Ayrıca kapak tasarımlarımda da yine aynı ismin etkisi var. Evet o isim Pippi Haşmet. Saçımı sağa tarama kararını onun bir yazısını okuduktan sonra karar verdim. Şu an resul balay diye biri varsa onun sebebi Pippi Haşmet!! Nazlı yarim fena salmış eserimi ondan aldığım ilhamla seslendirdim. İyi ki var BlogMania!

Scarlett Johansson:

Sırf bu blogu okumak için kendime bir Türkçe bilen tercüman edindim. Her yazıyı bana iletiyor. Herbirini okuyorum. Zaten blogun en büyük hayranı benim olduğunu herkes biliyor şekerim. 2.yıl galasında ben vardım kapak kızı olarak zaten. Jessica Alba denen hasba çok kıskanmıştı. Neyse şekerim şey diyeceğim. Okudukça güzelleşiyorum bu blogu. Tüm güzellere tavsiye ederim.
*
Daha çoook var buna benzer kutlama mesajı. Bir kaçına burada yer vermiş olduk. Tam 3 sene boyunca özellikle ben ukturk sahsım adına üzdüğümüz, kavga ettiğimiz arkadaşlardan özür dilemiyoruz. Hak etmişlerdi. Haha :) Bir daha olsa bir daha yaparız. Ama ama yaşasın "blog kardeşliği" demekten de geri aalamıyorum kendimi.

BlogMania - Ailenizin Blogu taaa! 2008'den beri. Seneye ölmezsek yine burdayız. Kazık çaktık bloglara, vallahi de gitmeyiz :P

18 Mayıs 2011 Çarşamba

0

Bu yaz plajlarda Koton modası esecek!





Yaz geliyor! 2011 yazının büyük sürprizi, Koton mağazalarında yerini alan Swimwear Koleksiyonu 9,99 TL’den başlayan fiyatlarla satışa sunuluyor. Koleksiyon’da pırıl pırıl renkler, hem parlak, hem yumuşak dokular, binlerce desen mayo, mayokini ve bikiniler’in yanı sıra bir de herkesin kendi kombinini yapabilmesi için mix&match seçenekleride mevcut olacakmis.


Koton 2011 Swimwear Koleksiyonu, “Pool Side”, “Hippi Bohem”, “Luxe Bohem”, “70’ler”, “Marine”, “Romantic” ve “Mix&Match” olmak üzere 7 farklı temadan oluşuyor. Farklı vücut tiplerine uygun, değişik hayat tarzlarına hitab eden ve plajlarda her gün fark edilme şansı sunan bu geniş koleksiyon bu ay icinde mağazalarda yerini alacakmis.


Gectigimiz gunlerde gerçekleştirilen Koton Swimwear Koleksiyonu lansmanında Koton Yönetim Kurulu Eşbaşkanı Gülden Yılmaz’ın koleksiyona ait verdiği notlar ise soyleydi:


“Koton bu yıl çocuk, büyük beden, Easy Sunday, gibi pek çok yeni ürün grubu çıkardı. Swimwear de bunlardan biri… Müşterimizin her zaman yanında olmak, plajlarda da şık olmasını sağlamak, plaj giyimine de çeşitlilik katmak ve tüm bunların yanında bedensel farkları dikkate almak için 1200 parçalık her bedene uygun bir koleksiyon ortaya çıktı.


Koton Swimwear koleksiyonunda değişik zevklere hitap eden 7 farklı tema var. Fiyatlarımız 9.90 TL’den başlıyor. Mayolarda 59.90’a kadar çıkıyor. Swimwear koleksiyonunun 400 parçası mayo ve bikini ürününden oluşuyor.  Alt ve üst bedeni farklı olanlar için zengin bir mix-match seçeneğimiz de var.
Koleksiyonun bir kısmını Hakan Yıldırım tasarladı. Bütün koleksiyonun da koordinasyonunu üstlendi."
Koton'un son Türkan Şoray başarısından sonra bu konuda da büyük bir başarıya ulaşacağından hiç şüphem yok! İstanbul'a döner dönmez Koton'a hücum edilecek :)

17 Mayıs 2011 Salı

0

incetopuk.com ile zevkinize göre ayakkabı tasarlayın!


Türkiye’de ilk defa internet üzerinden KİŞİYE ÖZEL AYAKKABI tasarlanıp üretilmesine fırsat veren bir site var artik. www.incetopuk.com ile; hayalinizdeki ayakkabıyı bulmakta zorlaniyor, kendi tarzınızi yansitmak istiyor, kaliteli ve gerçek deri ayakkabı giymeye önem veren topuklu ayakkabı düşkünü bayanlardansaniz iste sizin icin en dogru adres :)

Incetopuk.com'un araştırmaları ve tüketici görüşlerine gore; bayanlar özellikle yüksek topukta, deri rengi çeşitlerinde ve aksesuar alternatiflerinde aradıklarını bulmakta zorlandıyorlarmis. Bu sonucla yola cikarak size 3 boyutlu ayakkabı tasarlama programı ile önce ayakkabı modellerini belirleminizi sagliyorlar (önü açık ya da kapalı, arkası açık ya da kapalı gibi), daha sonra aksesuar seçip yerleştirebiliyor; son olarak istediğiniz renk ve deri çeşidi ile ayakkabıyi giydirebiliyorsunuz. Sipariş verdikten sonra 15-20 gün içinde hayalinizdeki ayakkabı, % 100 el işçiliği ile üretilerek, size teslim ediliyor. 
  
 Hanımlar ben bu siteye ve bu fikre hayran kaldım. Hepimizin hayatında "dümdüz siyah ince topuklu bir ayakkabı arıyorum ama hiç bir yerde yok!" dediği günler olmuştur eminim ki. O topuklu o kadar basit bir ayakkabidir ki hiç bir yerde bulamaz cildirirsiniz ve o sizin en ihtiyacınız olan şeydir. işte bunu hissettiğiniz her an artık size yardımcı olabilecek bir site var hemen incelemeye alın derim: 

16 Mayıs 2011 Pazartesi

0

Blogger vs Tumblr | uzman ekibimizle birlikte sizin için araştırdık!

Merhabalar. Yaklaşık olarak son bir haftadır Tumblr ile cileveleşiyorum efendim. Daha yeni yeni alışıyorum. Komik fotoğraflar paylaşıyorum, o kadar çok sevildim ki orada da (sevilesi insan bkz: ukturk) her komikli fotom reblog, sonracığıma like rekoru kırıyor. En son bir tanesi 249 tane falan reblog aldı, likeları sayamadım bile...... Öhööm evet az önce yılın en çok sallayan blogcusu ödülünü kucakladım sanırım, yüzüme bakan yok arkadaş, kendimi çok kötü hissediyorum. Neyse gevezeliği bırakalım, bu bir haftada Tumblr ile ilgili bir çok deneyim yaşadım. Bence hakkında atıp tutabilirim artık. Kutsal mekan blogger ile tumblr'ı karşılaştırabilirim rahatlıkla. Bakalım hangisi baskın çıkacak. Çekirgeler iyi okusun... :)

Blogger vs Tumblr


1. Tumblr'ın kızları daha güzel, hem de yeşil gözlü falan

Bu maddeden de anlaşılacağı üzere çok tarafsızım. Yoksa hemen blogger şöyle böyle güzel diyebilirdim ama yapmadım! Güvenin adresi ukturk! Evet izlenimlerime dayanarak söylüyorum gayet bombastik ablalar var bizzat gördüm. Ama burunlarından kıl aldırmıyorlar sanki biraz. Ayrıca biraz ukalalar evet. Blogger kızlarının o sıcaklığını bulamadım. Yaz iken kış oldu günlerim orada. Bir tane var böyle hem güzel hem sıcak olan. Onu da kendime sakladım söylemem. Ama güzeller, maşallah maşallah! Allah sahiplerine bağışlasın. Canlarım benim. Uzaktan izliyorum hepsini, şımarmasınlar blogger'dan çocuk gelmiş bizi izliyor demesinler!!1 Dedirtmem!!

2. Blogger daha delikanlı bir platform

Bu izlenime nereden kapıldımı söyleyeyim. Bu tumblr'da böyle bir kalp işareti var (aşk diyenlerde varmışş) biliyorsunuz. Hani like falan yapıyorsun o işaret. O bana çok şey geliyor, delikalı adam kalp yapar mı hiç. Tumblr böyle bir yer işte. Bozar delikanlıyı ama sempatik. Böyle cicili bicili ama yeni gelin gibi. Hep bir eğreltilik var sanki. Tanımlamıyorum ama bloggerın daha delikanlı kodum mu otuttururum havasını bulamadım orada! Blogger bir kahvehane ise tumblr sosyetik süslü püslü bir mekan. Blogger bir alman kurdu ise tumblr bir fino. Haha :)

3. Tumblr: en büyük "liseli" oluşumu

Elini sallasan 50-60 tane liseliye çarpan bir yer. O kadar çok yani. Yeni nesil tumblr ile büyüyor. Bizim zamanımızda yoktu böyle şeyler. Şimdiki çocuklar çok ballı. Çocuk dedim alınmaz inşallah kimse. 15-16 çocuk arkadaşım benim için ne ya, liseli demek çocuk demek. Bebe bebe haha :) Dalga geçtiğimi sanamayın sakın, direkt kabullenin, ediyorum çünkü. Zamanında bizle de ettiler. Bu süreç böyle işliyor. Neyse işte tumblr'a girince bilgisayarım "liseli alert" diye bangır bangır bağırıyor. Oran verecek olursam %70'leri bulur bence. Blogger ise daha abi-abla yeri :)

4. Tumblr gönül eğlendirmelik tek gecelik ilişki, blogger evlenmelik uzun süreli ilişki

Kesinlikle böyle. Fotoğraf paylaş, müzik paylaş, yok reblog et ayy çok şeker de beğen falan. Ama ya blogger herkes yazıyor. Sadece yazıyor üretiyor. Tumblr tüketim sadece. O yüzden tumblr böyle canın sıkıldığı zaman, böyle gerekli gereksiz her şeyi paylaştığın, beğendiğin öyle sulu bir yer. Blogger'ın ise içi daha dolu, emek var, göz nuru var, aşk var. Blogger demek aşk demek ama ya tumblr "pardon aşık oldum sanmıştım" demek! Kısacası tumblr gezelim görelim eğlenelim, blogger ise evlenelim!!!1 Zaten dikkat ettim iki hesabı olanlar blogger'a daha güzel yazıyorlar. Tumblr garsoniyer gibin :P

5. Tumblr bir erotik cafe ise blogger bir baba ocağı!

Evet tumblr'ın arka mahalleleri hiç tekin değil gençler. Çok sakat işler dönüyor. Ben gidip görmedim tabii ama görenler söylüyor. Ama ya canım blogger ön bahçe, arka mahalle farketmiyor. Hep naif hep şefkat kokuyor buram buram. Mmmm mis gibi :P Geceleri blogger sokaklarında rahalıkla dolaşabiliyorken tumblr'ın arka sokakları tamamen gel gel yapan ablalardan geçilmiyor. Bu ablalar genelde bir fotoğraf karesinde bizlere sesleniyorlar. (gif jpeg gibi:P) Abdestini bozarlar insanın töbe töbe!! Blogger benim gibi dini bütün, gözünü haramdan sakınan gençler için birebir. Aile babalarının kızlarını rahatlıkla blog yazmaları için kayıt yaptırabilecekleri tekin bir yer. Bu arada babalar, blogger kayıtlarını ben alıyorum. Güvenin adresi ukturk!!1

İlim irfan kokan bir yazını daha sonuna geldik. Bu kadar akademik bir yazıdan sonra eğlenmek bizim de hakkımız bence. O yüzden ne diyoruz; "sendeki gözler bende de olaydı vayyy, gözleri senden sürmesi benden, edalı küçük hanım da ayrılamam ben senden" - http://fizy.com/#s/1aiq03

13 Mayıs 2011 Cuma

0

Uzak durulması gereken "erkek tipleri"

Merhaba. Yine toplum sorunlarını ilgilendiren bir yazı ile birlikteyiz sevgili blog severler. Daha temiz bir toplum için çıktığım bu blog yolunda elimden geldiğince sizleri bilgilendirmek ve dezenformasyona uğratmak için yemiyorum içimiyorum yazıyorum. Bugünkü konumuz daha önce uzak durulması gereken kız tipleri yazısının erkek versiyonu olacak. Aslında tüm erkekler bir melektir ama yine de her topluluk içinde olduğu gibi istisnalar olabiliyor. Bunlar çok küçük bir kitle biz erkekler arasında ama onları rencide etmek çok hoş olacak gibi :) evet!


1. Çok Geniş Erkekler

Buradaki genişlikten kasıt ebat olarak veya kilo olarak değil. Düşüncelerin geniş olması. Ne gibi? Mesela sevgilisini kıskanmaması gibi. Ona laf atan veya delici! bakışlar atan hayvan sürülerine tepki koymamak, "ayy boşver canımm uğraşmaya değmez" gibi talihsiz cümleler kurmak bu tiplerin en favori kelimesidir. Zoru görünce kızı bırakıp kaçma potansiyelleri de çok yüksektir. Ağzını burnunu kırılasıdır bunlar. Bak çok sinirlendim şimdi... Erkeğim diye dolaşıyor bunlar etrafta. Tehlikenin farkında mısınız?

2. Blog Yazmayan Erkekler

Blog yazmayan erkek mi olurmuş? "Olmaz olmaz ayy o ne öyle" dediğinizi duyar gibiyim. Bir kere blog yazan erkek naif olur, kadın ruhundan anlar, onunla vakit geçirmekten çok zevk alırsınız falan, genelde komiktirler, (en azından öyle bir iddaaları var o da bir şey) üçü bir arada gibi vazgeçilmezlerdir. Pazara kadar değil mezara kadardır sevgileri. En önemlisi de delikanlıdırlar. Sevdanın delisiyiz! Ama blog yazmayan totoşlar bunların hiç birine sahip değiller. Kızlar gelin bir de siz düşünün şimdi!

3. Balık Burcu Olmayan Erkekler

Bu şık biraz göreceli. Ama balık burcu erkeklerinin en ideal erkek olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor bu. Balık burcu erkeği demek, romantik dakikalar, halden anlayan tavırlar ve ayılığa kocaman bir hayır demek. Balık burcu erkeğini seven bir kadın ömür boyu mutlu mesut yaşar gider. Nasıl geçtiğini anlamaz bile zamanın. El üstünde tutar çünkü balık erkeği kadınını. Ama ya diğer burç erkekleri!! Onların da kendine has özellikleri var ama eksiler artılardan daha fazla. O yüzden kaç kurtul bacım onlardan, şurada balıklar dururken. "Akıllı kadının seçimi balık burcu erkeği, daima yanınızda"

4. Et Yemeyen Erkekler

Öncelikle belirteyim et yemeyen kızlar genelde güzel oluyor. O yüzden onları seviyorum. Ne bileyim vejeteryanlık denen olgu kadınlarda daha güzel. Erkek adama yakışmıyor. Ne öyle lan. "Ayy şekerim et mi almayaym ot var mı ot" En büyük ot kendisi haberi yok. Düşünsenize böyle bir mangal partisi falan var aile içinde veya arkadaşlar arasında. Bu hödük çıkıyor "brokoli yok muydu?" Hiç çekilir değil. Ayrıca et yemeyen erkeğin çocuğu falan da olmaz. İyi düşünün kızlar. Et demek canlılık demek, kan demek. Bunların sayısı artmaya başladı günümüzde, nereye gidiyor dünya çok üzülüyorum:/

5. Hem Fenerbahçe'li hem de AKP'li olan Erkekler

Aman aman!! Canlı bomba gibin. İstisnaları! olmakla beraber %90'ı hiç çekilir değildir kızlar. Şimdi sizle bir deney yapalım, düşünelim. Etrafımızdaki hem akpli hem de fenerbahçeli olan erkekleri. Düşündünüz. Hepsi bir garip değil mi? Bazısı pasif agresif, bazısı sinsi, bazısı ise ne olduğu belli değil tanımlanamayan bir yaşam formu. Buna en güzel erkek güzeli örneği ise tabii ki Recep Tayyip Erdoğan. Kendisi hem bir AKP'li hem de bir Fenerbahçeli. Bu kadar olur! Sadece AKP'li veya sadece fenerli arkadaşlar da sorun yok ikisi bir arada olunca başlıyor tehlike! Çok sakat çok koşarak uzaklaş :)

6. Çok cimri ve çok cömert olan Erkekler

Cimri erkek hiç çekilmez bu konuda herkes hem fikir sanırım. Cebinde akrep, yılan, çiyan her türlü şey var onların. Sizi bile borçlu çıkartırlar yeri gelince. Bir de bunun tam zıttı olan paraları oraya buraya saçmaktan zevk alan ve para şovu yapan erkeklerdir. Bunlara kısaca sonradan görme kırolar diyoruz. Bir çoğu baba parası yiyordur veya anadoludan kopup gelmiş elindeki avucundakini saçıyordur. Bas bas paraları leylaya hesabı. Rezalet. Tabii bunların da alıcıları var kaşarlar var ama hanım kızlarımız için ideal değiller. Adam değiller bu saçıcılar çünkü. Trafikte bariyerlere sıkıştırmak caizdir bunları :) haha:P

7. Trafikte sağ şeritte giden Erkekler

Sürat felakettir ama erkek adam da sağ şeritte öyle 30 km süratle gitmez. Bir de bunlar direksiyona yapışırlar, dünyadan koparlar. Küçük bir aksi durumda bile panik yaparlar. Adam değiller vallahi. Böyle korkak, kendine güvensiz, dört teker aracı doğru dürüst süremeyen adam iki eliyle bir şeyini doğrultamaz arkadaş. Eğer birinden doşlanıyorsanız ve arabası varsa önce onla bir yolculuk yapın, davranışları buna benzer ise kaç kaç kaç, sağda in hemen. Metrobüs daha güzel :)

8. Genel Kültür yoksunu Erkekler

Bu tipler okumuş etmiş de olabilir ama en doğru tanımıyla okumuş eşeklerdir. Hiç bir şeyden anlamazlar, bir şey de bilmezler. Yeteneksizin önde gidenidir. Bir şey sorarsın bilmez, dışardan bakınca ada sanırsın ama içeriden boş. Kova. Kızlar bunlara çok dikkat etmelisiniz. İstediği kadar yakışıklı ve zengn olsun. İçi boş lan adamın, öyle otur seyret, sohbet de edilmez bunlarla, ne konuşacaksın ki. "Ehehaha" tarzında geçer hayatları. Çekilir dert değil!

Daha da rencide etmeyeceğim. Yeter bu kadar. Kızlar ideal erkek bunların dışında bir de kategorize etmeye değer bulmadığım apaçi tarzı, garip cinsler haricinde her erkek olabilir :) Çok da seçenek kalmadı aslında. Uzaklarda aramayalım :P

11 Mayıs 2011 Çarşamba

0

Hak ettiği değeri bulamayan bloglar serisi; vol.1

Merhaba sevgili blogmania okuyucuları. Ben larien beyinütüleyen. Yaklaşık bir yıldır blogmaniada yazarım ama gerçekten bir şeyler yazmak şimdi nasip oldu.

Ufacık tefecik içi dolu turşucuk blog dünyasında bissürü yazar var. Bazıları sırf herkesi izlediği, her yazıya otomatiğe bağlanmış gibi "burcucum çok güzel olmuş canım:):)" tarzı yorumlar attığı için popüler. İsimlerini burada ifşa etmek isterdim lakin şeklim ve tarzım buna uygun değil.

Bazı bloglar var ki inanılmaz güzel, eğlenceli, içten yazılara sahip ama yazarları yavşak olmadığı için kaynayıp gidiyorlar. Bugün bu bloglardan 4 tanesini sizlerle tanıştırmayı görev bildim.

Trt 2 Gibi Adam ; Ben bu blogu trt2'den çok penguen'e veya uykusuz'a benzetiyorum. Göbeğimi hoplatarak gülüyorum. Gözlerimden yaşlar gelene dek gülüyorum. Her gün bir doz almanızı tavsiye ederim. Yazarı Özgür adeta bir yaratıcılık ve kurgu makinesi.

Bileyazan ; Tam bir blog. Müzik, edebiyat, internet, kişisel hayatından bahsettiği yazılarını okumak çok zevkli. Ayrıca arada çok güzelli fotoğraflar da paylaşıyor. Bir gece yarısı keşfedip önceki kayıt butonunu eskittiğim bir blog. Yazarı Ozan'ın ellerinden öpüyorum.

Kurbağa Çok Acayip Bir Kelime Bence ; Kısalı uzunlu günlüğümsü yazıları var. Böyle su gibi akıyor. Arada mis gibi şarkılar ve fotoğraflarla gününüzü şenlendiriyor. Eskişehir'de heykeltıraşlık okuyan kızımız Zehra'yı pek bir seviyorum. Siz de sevin.

Bohemian Vibes ; Harcanıp giden değerlerimizin bu bölümünde özellikle sona sakladığım blog. Hayatı sorgulayan, hayatı anlatan, bunu inanılmaz güzel bir şekilde (ve inanılmaz güzel bir dille) yapan bir hatun yazarı var. Yazılarını okurken çimlerde yatıyormuşum ve gözlerim kapalı bir şekilde onun sesinden yazdıklarını dinliyormuşum gibi hissediyorum. Önerdiği, bahsettiği her şeyi tereddütsüz edinebileceğiniz bir insan; Julia.

Evet, blogmaniadaki ilk yazımın sonuna geldik sevgili okuyucular. Hepinizi yanaklarınızın tepeciklerinden öpüyor ve üşenmeyip, link bile verdiğim blogları bağrınıza basmanızı öneriyorum.
Sevgiler.

10 Mayıs 2011 Salı

0

Merhaba ben ukturk, blog yazmaya nasıl başladım ?

Merhaba. Az sonra okuyacaklarınız bir blogcunun hazin dolu blog yazmaya başlama hikayesi olup şimdiden çekirdeklerinizi hazırlamanızı öneriyorum. Çünkü böyle hikaye dizilerde bile yok. Sürükleyici ve bir o kadar da etkileyici bir hikaye. Yıllardır kendime sakladım bu hikayeyi ama 7 güzeller güzeli blogcunun beni mimlemesi ile sizlerle paylaşma kararı verdim. Bir an kendimi "demir prens ve 7 güzeller" masalında sandım, sonra geçti. Beni bu zorlu blog yolunda hiç yalnız bırakmayan uzatmalı sevgilime de buradan sevgilerimi iletiyorum. İyi ki varsın canım!!1 Kıskananlar anten taksın öhömm!


Blogculuk hikayem aslında doğumumla birlikte başlıyor. Yıllardan 1984 (hala gencim) aylardan Mart ben dünyaya gelmişim. Dünya için büyük bir adım gerçekten. Ben doğduğumda doktor bey (harbiden büyük adam) demiş ki, "bu çocukta ışık var gelecekte çok büyük blogcu olacak". Tabii o zaman blog diye bir şey yok bizimkiler anlamamış ne dediğini doktorun. Yıllar sonra ben babamın karşısına geçip, "buba ben blog yazıyomm" dediğimde babam gel evlat seninle biraz konuşalım diye bana bir bir anlattı bu hikayeyi. Geleceği görmek böyle bir şey sanırım. Anlayacağınız blogcu olunmaz doğulur!!!

Genetik kodlarıma işlenmiş olan blog olayına yıllardan 2008'de başladım tam anlamıyla. O zamanlar Türkiye'de değilim. Böyle eğitimsel amaçlarla çıktığım yolda orada burada sürtüyordum. Okuldaki sarışın bir güzeli bir şeyler yazarken görmemle değişti tüm hayatım. Kıza sormadım ne bu diye utandım ama araştırdım. Uzun uzuuuunnn araştırmalarım sonucu yazdığı şeyin bir blog olduğunu öğrendim ve o an gözlerimde beliren ışıltı geceyi aydınlattı resmen...

Düşündüm ki galiba bu bloglarda hep böyle güzel sarışınlar var hep onlar yazıyor. Böyle deli bir ortam. Rüyalarıma bile girdi. Blog yazıyorsun her yer sarışın kız kamera falan açıyorlar sonra her gün birinde parti falan var. Ne günlerdi... (O günden beri rüya görmüyorum kotamı doldurdum) Sonra ben de yazayım, rızkım neyse ben de alırım diye düşündüm. Bu düşünce doğrultusunda blog açmaya karar verdim. Hemen de açtım, benden daha fazla mahrum kalmasın sarışın blogcu kızlar değil mi? Ne kadar da düşünceliyim. Keşke tüm erkekler benim kadar düşünceli ve kadın ruhundan anlasa ama nerede ara ki bulasın!! Özellikle bloglardaki erkekler. Blogcu kızlar her şeyin iyisini hak ediyor zaten. Erkekler kendine çeki düzen versin. Neyse efenim, polemiğe girmek istemiyorum!!1

Yazmaya başladım ve sarışınları beklemeye koyuldum. Baktım onların beni bulacağı yok o zaman ben onları bulurum fikriyle blog blog gezmeye başladım. Epey bir mesai harcadım buna gerçekten. Ama bu mesaimin karşılığını aldım fazlasıyla. Bir çok blog tanıdım. Sarışın ararken esmer buldum bazen kumral buldum. Sonra onlardan sıkıldım biraz kızıllara baktım falan. Ama sarışın malesef. Bu konuda büyük açık var gerçekten. Bu konuya eğilmek gerek!!

Neredeyse 3,5 senede bir arpa kadar yol ilerleyemedim bu amaçta. Zaten yıllar önce de terkeyledim bu yolu. Ben değil sarışınlar kaybetti! Ama bu arama-tarama sürecinde gerçekten çok güzel insanlarla karşılaştım hem güzel yazıyorlardı hem de çok iyilerdi. Örnek vermeye gerek var mı bilmiyorum ama onlar kendilerin çok iyi biliyor. BlogMania köşemizde yer alan değerli arkadaşlar bunlardan bazıları. Ama yine de bir sarışın bulsam ne kaadar iyi olacaktı :/

Böyle hüzün dolu bir hikaye benim hikayem gördüünüz gibi. Yürek kaldırmaz. Ama ben unuttum kabime gömdüm ulvi amaçlarımı ve kendimi yüce Türk blog camiasına verdim. Canım feda bu yolda. Yurtta blog cihanda blog!!

Kalbim blog ile atıyor. Blog olmadan asla. Ya blog ya ölüm!!1

9 Mayıs 2011 Pazartesi

0

Moda Tasarım hakkında merak ettiklerinizi Burcu Gundogar cevaplıyor!


Sizlerden çoğu zaman Moda Tasarım bölümü hakkında bilgi vermem konusnuda mailler alıyorum. Ben Moda Tasarım okumuyorum. Moda Yöneticiliği ve Pazarlama bölümünde okuyorum. Merak ettiklerinizi cevaplamak ve sizlere daha saglikli bilgi verebilmek adına FIT Moda Tasarım bölümünde okuyan Burcu Gundogar'i Buse's Fashion Blog'a konuk olması için davet ettim. 
 Burcu, İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Moda Tasarım okurken iTÜ ve FIT'nin birlikte yürüttüğü SUNY değişim programı ile FIT'ye geldi. Bu sene Burcu'nun son senesi ve mezun oluyor. Hatta birlikte mezun oluyoruz :) Burada okuyan Moda Tasarım öğrencilerinin her sene son senelerinde defileleri oluyor. Bu sene ki defilede Burcu, jüri özel ödülüne layık görüldü. Hemde Calvin Klein, Narciso Rodriguez, Norma Kamali, Michelle Smith gibi moda dünyasının en önemli tasarımcılarının olduğu bir jüriden. Bu ödülle bizleri gururlandirdigi yetmedi ertesi gün Moda dünyasının en önemli gazetesi olan WWD'de tasarımları yer aldı. 
 Burcu'nun ileride çok iyi şeyler yapacağına inanıyorum. Burcu'nun adını ileride çok daha fazla duyacağız. Ve siz onu şimdiden tanımış oldunuz :) 
Umarım merak ettiklerinizi biraz olsun giderebiliriz :)


1. Özellikle yurt dışında, senin gibi Moda Tasarım okumak isteyen çok fazla insan var. Bize biraz buralara nası geldiğini, iTÜ'de yaptıklarını,bu bölümü neden seçtiğini kısacası hikayeni anlatır misin ?
 1.Ben zaten her zaman moda tasarım okumak istiyordum. Daha sonra iTÜ/FİT programını buldum. Bu programa girmek için öss'nin baraj puanını geçmek gerekiyor ilk önce, daha sonra okulun istediği bir portfolyoyu da tamamlayıp basvuruyosunuz. Eğer secilirseniz FİT'den hocalarinda bulunduğu bir yetenek sınavına ve sözlü mülakata giriyorsunuz ve tabiki FİT'nin istediği toefl sınavını geçmeniz gerekiyor.
Ben girdiğim zaman 3 sene itü'de son sene Fit'de okuyup çift diploma ile mezun olunuyordu ama şimdi bu program değişti. 4.dönem ve son seneni FİT'de okuyorsun. Ben gerçekten çok memnundum hem itüden hemde burada FİT den.İlk dönemlerini İstanbul'da itüde almak çok daha iyi oluyor açıkçası çünkü buraya daha sağlam geldiğimi hissettim. Burada çok hırslı ve yetenekli öğrenciler var.. Ama doğruyu solemek gerekirse bence bu işi yapmak isteyen her kişinin kesinlikle bir yurtdışı deneyiminin olması gerekiyor çünkü hem dünyadaki bu çekişmeyi görerek kendi vizyonunuzu gelistiriyorsunuz hemde gerçekten insanların ne istediğini daha iyi anliyabiliyorsunuz. Dolayısıyla bu iTÜ/FİT işbirliği çok yararlı.

 
2. Geçen hafta yapılan FİT mezunlar defilesinde jüri özel ödülüne layık g
örüldün. Neler hissettin?
 2. Açıkçası yaptığım elbiseye güveniyordum ve defileye seçilmeyi bekliyordum ama jüri ödülünü almak beni inanılmaz onurlandırdı ve kendime çok daha fazla güvenim geldi :) Burada yüzü aşkın moda tasarım öğrencisinin içinde bu ödüle layık görülmek çok onur verici. Anlatamayacağım kadar çok hırslı öğrenciler var.. Bu işi gerçekten basarabilicegimi ve sanki 4 senedir gece gündüz demeden çalışmanın karşılığını aldığımı hissettim gerçekten süper bir duygu :)
  
3. Bundan sonra neler yapmayı düşünüyorsun? Geleceğe dair planların neler? 
 Su sıralar özellikle burada mi kalsam yoksa istanbulami dönsem diye düşünüyorum ama gerçeği solemek gerekirse hala karar veremedim. Bir yandanda artık modanın göbeği haline gelmiş olan Londra'ya gitmek orada birşeyler yapmak istiyorum.Hem kendi ülkeme daha yakın oluşu, hemde kültürel bakımdan yine bir avrupa ülkesinde olmak kendimi evimde gibi hisettiriyor. Ama genel olarak ilk bir kaç sene bir firmada çalışıp ciddi anlamda profesyonellik kazanıp daha sonra inşallah kendi atolyemi açıp kendi markami kurmak istiyorum..
 Burcu'nun jüri özel ödülü kazandığı tasarımı


4. Burada okumanın, özellikle Moda Tasarım üzerine rakiplerin çok olduğu ve herkesin birbiriyle yarıştığı bir bölümde okumanın zorlukları neler?
Burada okumanın en büyük zorluğu ailenden ve sevdiklerinden uzak olmak bence, özellikle saat farkı çok olduğu için buraya geldiğiniz ilk dönemlerde çok zorlanıyorsunuz. Ama o adaptasyon dönemini atlattıktan sonra ben daha çok okuluma yogunlastim.. Özellikle tekstil ve moda burada gerçekten inanılmaz büyük. Sanki şehirde herkes bu alanlar için kosusturuyormus gibi geliyor. Bizim okul, yani FİT, ağırlıklı olarak moda üstüne olduğu için çevrenizdeki herşey onunla ilgiliymiş gibi geliyor.Koskoca şehirde bilmediğiniz bir çok sokak, istemediğiniz kadar kumaşçı tuhafiyeci var. Ben saatlerce kendimi kaybediyordum onların arasında :) Hocalarimizda genelde hep sanayiden insanlar ve bizi ofislerine goturuyolardi kimi zaman. Onların ofislerine gittikçe bu işle uğraşan ne kadar çok insan olduğunu görüyorsunuz ve gerçekten herkes çok hırslı hep daha fazla üretip hep daha hızlı olmak gerekiyor..

8 Mayıs 2011 Pazar

0

Yeni Moda : Dudak Dövmeleri!


Tırnaklar için geliştirilen sıra dışı oje renkleri ve desenleri derken geçen haftalarda size tirnaklariniza kullanabileceğiniz geçici yapıştırıcılardan bahsetmiştim. Ve şimdi o gösterdiğim tırnak yapistiricilari gibi dudak yapistiricilari çıkarmışlar. Ben bu yeniliklere hayret ediyorum :)
Marka, bu yapistiriclari "geçici dövme" olarak ifade ediyor ve 4-8 saat dudaginizda kalıyormuş. Çıkarmak için ise bebek yağını öneriyorlar. Pembe leopar (ve diğer hayvan baskıları), gökkuşağı gibi desenler yapmışlar.
arlak simli stilleri ise yakında çıkacakmış. 14,95 $'a paket başına üç yapıştırıcı alabiliyorsunuz. En yakın zamanda Hollywood yıldızlarından Katty Perry ve Kesha'nin bunları deneyeceginden hiç şüphem yok, sonucu merakla bekliyorum :)

Moda çekimleri, sanatçıların konser showları veya cadılar bayramı gibi günlerde kullanılabilecek bir moda belki ama günlük hayatta bu dudaklarla gezen birini hayal bile edemiyorum!
0

New York MOMA'da "İstanbul" Rüzgârı

New York'un en çok ziyaret edilen müzelerinden biri olan MOMA'nin aynı zamanda burada bir mağazası var. Hediyelik eşyalar'dan tutun ilaç kutularına kadar her türlü değişik parçaların satıldığı bir mağaza. Geçen hafta yazdığım yeni New York rehberinde de sizlere bu mağazayı ziyaret etmenizi önermiştim. Çünkü bu mağazada o kadar ilginç şeyler var ki gerçekten kesfetmeniz gerekiyor. Sık sık ziyaret ettiğim MOMA design shop'a bu ay içerisinde İstanbul temalı tasarımların geleceğini duymuştum. Haftasonu gidip ziyaret ettim ve çok gururlandım.

Küpelerden kolyelere, bardak altligindan, tuz karabiberlige kadar değişik türk tasarımcıların ürünleri sunulmaya başlanmış. Ben ürünlere göz gezdirirken benimle birlikte gezen amerikalıların tepkilerini duymanız gerekirdi. Her ürünü inceleyip çok beğendiklerini dile getirdiler.
Benim ilk favorim Ela Cindorugun bardak altlığı olarak tasarlamış olduğu "Doily News" adlı gazete kupürleri oldu. Evde misafiriniz geldiğinde bardaklarını Kadir inanır'in suratı olduğu gazete kupurlerine koysun ister miydiniz? :)
Bir diğer favorim yukarıdaki resimde gördüğünüz tuz ve kararbiberlik oldu. Dumble gibi gözüken karabiber ve tuzu aynı yere koyabileceginiz şekilde tasarlanmış. Hatta ilk satın aldığım ürün bu oldu tuz ve karabiberligi ayrı ayrı kullanmayı sevmeyenlerdenim, tam benim gibi bu sorundan yakınanlara göre bir ürün olmuş :)
Mehtap Obuz'un erimiş buz şeklinde tasarladığı mumluklar da çok güzel olmamış mi?
Benim en ilgimi çeken ise asagida gördüğünüz yağmur botu gibi gözüken ama şemsiye koyabilmeniz için tasarlanan bot oldu. Yağmur botu ve şemsiyeyi bir araya getirip böyle bir fikir üretmek çok zekice olmuş tebrik ediyorum :) 
 Yine favorilerimden biri rengarenk fermuarlarla yapılmış ufak çantalar oldu. 
Aida Pekin'in tasarımlarına her zaman hayran kalmisimdir. Onunda Moma'da ki tasarımcılardan biri olduğunu duyunca ne yapacağını çok merak etmiştim. Türk Hamamı ve Türk Kahvesi şeklinde iki tane yüzük tasarlamış. Ben sağda gördüğünüz türk kahvesi şeklinde olan yüzüğü aldım, çok güzel durdu :)

Burada ürünleri satılabilen bütün tasarımcıları tebrik ediyorum. Ben bir Türk olarak inanılmaz gururlandım. Ürünlerin hepsi birbirinden ilginç, kaliteli ve düşünülmüş. New York'a bu sıralar yolu düşecek olanlara bu ürünleri görmelerini tavsiye ediyorum. 
Moma Design Store'un adresi :
81 Spring St # A
New York, NY 10012-3904
(646) 613-1367


back to top